26 Mart 2013 Salı

En çok aile istismar ediyor


Melike KISA
Prof. Dr Ufuk Beyazova, çocukların en fazla yakınları tarafından istismar edildiğini ve ailelerin bunu gizlemek için ellerinden geleni yaptıklarını söyledi.
 Gazi Üniversitesi Çocuk Koruma Araştırma ve Uygulama Merkezi, fiziksel, psikolojik ve cinsel istismara uğrayan çocuklara destek olmaya devam ediyor. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr Ufuk Beyazova, çocukların en çok yakınları tarafından istismar edildiği ve ailenin olayı gizlemek için ellerinden geleni yaptıklarını ifade etti.


 Üniversitelerin duyarlılığı önemli
Ufuk Beyazova,  “Merkez, 2001’de Çocuk Koruma Birimi olarak hizmet vermeye başladı. 2006’da ise Çocuk Koruma Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak yeniden yapılandı”  dedi. Çocukların korunmasında ve çocuklara yönelik şiddetin sona ermesinde üniversitelerin temel rollere sahip olduğunu ifade eden Beyazova sözlerine şöyle devam etti:
“Üniversiteler çocuk koruma alanında öncülük görevi üstlenip toplumda konuya ilişkin bilinç ve duyarlılığı arttırmalıdırlar. Çocuklar için çalışan birimlere destek sunulmalıdır. Şiddetin durması için çalışması gereken en önemli kurum üniversitelerdir. Çocuk koruma alanlarında hizmet vermekte olan kurum ve kuruluşlar arasında iletişim, çalışma koordinasyonu geliştirilmelidir. Polis, Barolar, Çocuk Hakları Kurulu, SHÇEK, aileler, rehber öğretmenleri, sağlık kuruluşları işbirliği içerisinde olmalı. Çünkü bu birimler yüzlerce çocuğun hayatını kurtarabilecek güçtedirler.”
 Üç çocuktan biri istismara uğruyor
İstismara uğradığını sezdikleri çocuğu muayeneden geçirdiklerini belirten Beyazova, “ Önce muayenesi yapılır. Herhangi bir şiddet belirtisi gördüğümüzde Adliye’ye rapor yazarız. Adliye’de ise çocuğun ifadesi alınır. Bundan sonraki süreçte adliye görev yapar. Çocuk psikiyatrı da çocuğu muayene ettikten sonra, çocuk bir süre takip altına alınır.” Dedi. Beyazova, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Çocuğu topluma kazandırmak, eğitime devam etmesini sağlamak için belli bir süre izlenir. Çocuk yaşamına eskisi gibi devam ettiğinde ise takip durdurulur. Eğer çocuk şiddet görmeye devam ederse, mahkeme kararı ile çocuk ailesinden alınır. Devlet yurtlarına yerleştirilebilir.0-18 yaş arası gruplar çocuk olarak kabul görür ve merkezimize başvurabilir.”
Türkiye’de her üç çocuktan birinin istismara uğradığını belirten Beyazova şöyle konuştu:
“İstismara sadece kız çocukları değil, erkek çocuklar da maruz kalıyor. Kızlarda yüzde 60, erkeklerde  yüzde 40 olarak bir istismar var diyebiliriz. Ayrıca çocukların yüzde 80’i tanıdıkları tarafından istismar ediliyor.  Kesin rakamlar elimizde mevcut değil ama çocukların en fazla aile içinde istismar edildiği ve bu durumun saklandığını söyleyebiliriz. Kadınlara da burada önemli görevler düşüyor. Kadınlar kültürel kodlarla hareket etmemelidirler. İstismar baba, anne, amca ve diğer aile üyelerine kadar gidiyor. Bunlar, Gazi Üniversitesi’nin tespit ettiği veriler. Gazi Üniversitesi'ne gelen vakaları oluşturuyor. Türkiye genelindeki sayısal verilerle ilgili ise herhangi bir çalışma yok.”
 Çocuğun istismara uğrayıp, uğramadığını ortaya koymak için acil’in çok önemli olduğunu vurgulayan Beyazova, “Hemşire kuşku duyduğu çocuğu bize bildiriyor. Biz de gereken çalışmayı başlatıyoruz. Acil adeta kilit rol oynuyor Bu konuda hemşirelere önemli görevler düşüyor. Çünkü temel anahtar onlardır” dedi.

8 Mart 2013 Cuma

Sosyal Medya Çocukları Yalnızlaştırıyor


Züleyha KOÇ
Sosyal medya kullanımının oldukça yaygınlaştığı günümüzde insanların medya ile tanışması çok küçük yaşlarda başlıyor. Daha 2-3 yaşlarında televizyon ile tanışan çocuklar zamanla internet ile de tanışıyor ve medyayı aktif olarak kullanmaya başlıyor. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemal İnal çocukların sosyal medya ile tanışma sürecini ve onlar üzerindeki etkilerini değerlendirdi. İnal, sosyal medyadaki yalnızlığa dikkat çekerken medya okuryazarlığının önemini vurguladı.
 Sosyal medyanın günümüzdeki etkisi yadsınamaz konumda. İnsanları sosyalleştirdiği ve yalnızlaştırdığı gibi farklı görüşlerin olduğu toplumumuzda medya, her geçen gün etkisini artırarak kullanım alanlarını genişletmeye devam ediyor. Doç. Dr. Kemal İnal ile çocukların üzerindeki etkileri açısından sosyal medyayı değerlendirdik.
Çocukların daha ilkokul sıralarında, 2-3 yaşlarında TV ile, ilkokula başlayınca da internet ve sosyal medya ile tanıştığını ifade eden Kemal İnal, “Facebook hesabı olan, blogu bulunan çok çocuk var. Medya ile tanışmadan ziyade, içine dalıyorlar. Bayağı sosyal medyayı kullanabiliyorlar. Sosyallikleri büyük ölçüde buradan gerçekleşiyor.” dedi.
İnal, çocukların farklı yaşlarda sosyal medyayı hangi amaçlarla kullandığını ise şöyle anlattı:
“İlkokul ve ortaokul çocukları genelde sosyal medyayı merak ettikleri şeyleri, müzik klibi, video klip, karikatür, resim ve fotoğraf, mesaj vs. izlemek için kullanıyorlar.”
Çocukların sosyal medya konusunda etkilendikleri ilk kaynağın arkadaş-akran çevresi olduğu belirten İnal, özellikle yakın çevrenin, anne-baba ve kardeşlerin de yönlendirmede etkili olabildiğinin altını çizdi.
İnal, sosyal medyanın çocuklar üzerindeki olumlu veya olumsuz etkilerini şöyle değerlendirdi:
“Hayatı sosyal medya üzerinden görüp değerlendirmeleri, büyük bir olumsuzluk. Gerçek sosyalleşmenin yerini alabiliyor sosyal medya. Aslında böylesi bir medyaya sosyal demek yanlış. Sosyal medyada alabildiğine bireysel ve yalnızsınız. Paylaşım genelde sahte içerikli. Sosyal medya, daha çok “kim ne yapıyor?” minvalinde sürüyor. Herkeste herkesin özeline ilişkin bir merak var. Sosyal medya çocuğu ve genci bir örnek kitle toplumu içinde homojenleştiriyor. Farklılıklar benzerlikler içinde eridiği için bireyi tekil kılıyor. Ama bu tekillik de sahte. Sosyal medya, alabildiğine iletişim, yazma ve sosyal özürlü bireyler yaratmada büyük bir katkı sunuyor.”
Kemal İnal, çocuğun sosyal medya ile tanışma sürecinde nasıl yönlendirilmesi gerektiğini ise şöyle anlattı:
“Çocuğun sosyal medyayı kullanmasını engellemek yanlış. Olabildiğince çocukları doğru yerde, zamanda ve mekânda olmaları için bilinçlendirmek lazım. Onlara elbette işe yarar medya okuryazarlığı eğitimi vermek gerekiyor. Medya bir araç. Mesele, onu düzgün ve akıllı kullanabilmekte. Bu saatten sonra çocuğu sosyal medyadan uzaklaştıramazsınız. Yapılacak en iyi şey, onları sosyal medya konusunda sürekli bilgilendirmek. O yüzden medya okuryazarlığı eğitimi okul öncesinden başlamalı.”

5 Mart 2013 Salı

Emek’in Emektar Terzisi: Feridun Kurt


Coşkun ÇETİN

Terzi Feridun Usta 52 yaşında güler yüzlü,  mütevazi, sabırlı ve sıcak kalpli bir zanaatkar. Emek mahallesindeki küçük dükkanında insanların ceketlerini, paltolarını, örtülerini, perdelerini, pantolonlarını, gömleklerini, kısaca iğne iplikle alakalı ne varsa, hepsini dikerek geçimi sağlıyor ve mesleğini çok seviyor. Güler yüzlülüğü ve samimiyeti ile daha ilk karşılaşmada kendini sevdiriyor, güven veriyor. Mesleğini icra edişteki ustalığı ve hüneriyle sevgimizin, güvenimizin boşuna olmadığını kanıtlıyor…


Kaç yaşında bu mesleğe başladınız Feridun Usta?
Yalan söylemek gibi olmasın ama çok genç yaşta başladım. İlkokulu bitirdiğim senelerde yani 13-14 yaşlarında olsa gerek. Ama tam olarak şu yaşta desem yalan olur!

Peki usta neden terzilik mesleğini tercih ettiniz, tamamen kendi tercihiniz miydi?
Evet kendi isteğimdi. Gerçi babam,  biraz ısrar etmiş olsa da ben kendim istedim. Çünkü bu mesleğe ilgim vardı, istiyordum da işin açıkçası. Bir de iyi bir ustanın çırağı olarak işe başlayınca amacıma ulaştım. Zaten bir insanın kolunda altın bileziği yani mesleği olmalı ki yaşayabilsin.

Bu meslek için neler gerekli usta?
Valla! Önce sevmek, gerekli. Yani sevmeden bu iş olmaz, sevmeden hiçbir iş olmaz. Olsa da yarım olur! Sonra sabır gerekli, bir göz bir nizam gerekli, biraz matematik kabiliyeti de gerekir. Aksi takdirde doğru dikemeyiz  elbiseleri. Tabi dikemeyince de bu işin bir anlamı olmaz. Sonra,  her zaman güler yüzlü olacaksın, yaşlı-genç, kadın-erkek ayrımı yapmadan aradaki, o ufak çizgiyi aşmadan düzeni sağlamak gerekir. Çünkü aştığın zaman işin tadı kaçar. Ne sen müşteriden ne de müşteri senden memnun kalır.

Başarı sırrı nedir bu meslekte usta?
Önce seveceksin, sevmezsen ne başarılı olabilirsin ne de bu işi becerebilirsin. Sonra sabırlı, güler yüzlü ve saygılı olacaksın, sonra zaten gerisi gelir.

Bu meslekte ne tür sorunlarla karşılaşıyorsunuz usta?
Genellikle uyum sorunu ile. Uyum derken şöyle, müşteri geliyor kafasında tasarladığı şekilde bir dikim istiyor, benim iş yaparken tasarladığım ile az da olsa uyuşmuyor. Yine de fazla sıkıntı yaşanmıyor. Bir de çıraklık sorunu var. Bu zamanda çırak olmak isteyen gençler çıkmıyor. Çalışmaya gelenlerin de ilk soruları ‘’kaç para alacağım?’’oluyor. Bu şekilde çok zor.

Müşterilere ve kendinize kızdığınız durumlar var mı usta?
Elbette bazen müşterilere ve kendime kızdığım zamanlar oluyor. Müşteri geliyor, bir günde bitirilmesi mümkün olmayan bir işin hemen yapılmasını istiyor. Ben bitmeyeceğini anlatıyorum, “Başka terzi mi yok?” diyerek çıkıp gidiyor. Bazen de müşterinin işini yapıyorum, müşteri geliyor, “Parasını sonra veririm usta”  diyerek gidiyor. Durum böyle olunca hem müşteri hem de ben huzursuz oluyorum. Kendime kızdığım zamanlar da oluyor. İşleri yetiştiremeyince,yanlış hesap yapınca  kızıyorum kendime.

Bu meslek sana neler kazandırdı?
İlk olarak insanları tanımayı öğrendim. Kimin iyi kimin kötü, kimin güvenilir kimin güvenilmez olduğunu anlamamda etkili oldu.Sabretmenin, yetinmenin, şükretmenin her zaman yararlı olduğunu, iyilik yapmanın yine iyilik olarak bana döneceğini anlamamı sağladı bu meslek benim. Kısaca insan sarrafı olmamı sağladı desem yalan olmaz.

1 Mart 2013 Cuma

Kızlar da futbol oynuyor


Büşra DEMİRCİ

Esranur Demirci, 12 yaşında futbol sevdalısı bir hanımefendi. Büyünce doktor olmak istiyor. Orta sahayı koruduğu gibi; hastalarını da mikroplardan koruyacağına inanıyor. Sahalarda "Sadece mavi kramponlara değil pembe kramponlara da" yer verilmesi gerektiğini belirten Esranur, "Bize her yer Trabzon" diyerek tuttuğu takımın rengini belli ediyor.      


                       
Futbol oynamaya ne zaman başladınız?
Futbol oynamaya ben de herkes gibi mahallede arkadaşlarımla oynayarak başladım. Derslerim de başarılı olduğu için, ailem bu sene profesyonel olarak okulumuz kız futbol takımında oynamama izin verdi.

Ankara il genelinde düzenlenen İlköğretim Okulları Arası Yıldız Kızlar Futbol Turnuvasında yarışıyorsunuz bu turnuva hakkında bilgi  verebilir misiniz?
Bu turnuva 6 gruptan oluşuyor. Kendi grubundan galip çıkan takım diğer gruplarla maç yapıyor. Bütün takımlar birinci olmaya çabalıyor. Birinci olan takım Fransa'ya gidecek.

Hangi mevkide oynuyorsunuz ve göreviniz nedir?
Orta sahada, sağ kanatta oynuyorum. Görevim oyuna yön vermek  ve defans ile forvet  arasında köprü oluşturmak. Amaçlarımdan biri de  rakip takımın  topunu kapmak ve gerçekleştirdiği atakları kesmek.

İlk kez krampon giydiğinizde neler hissettiniz?
Önce heyecanlandım, daha sonra kendimi güvende hissettim. Kendimi ünlü futbolcular gibi görmeye  başladım. O an forma numarasını taşıdığım İbrahim Yattara ile özdeştim.

Aileniz size destek veriyor mu?
Ailem bana destek veriyor. İlk maçımda beni yalnız bırakmadılar. Ablam, bu konuda çok heyecanlı çeşitli futbol giysileri hakkında bilgi topluyor. Mesela hangi kramponla daha iyi oynaya bilirim, hangi dizlik beni daha iyi korur diye araştırmalar yapıyor.

Ailenizde sizden başka futbolla ilgilenen var mı?
Babam futboldan nefret eder. Futbolun gereksiz ve boş iş olduğunu yeri geldiği zaman belirtmekten hiç çekinmez. Baba kız futbol muhabbeti yapamıyoruz maalesef. Anne tarafım futbolla ilgileniyor. Dayılarımın ikisi profesyonel anlamda gençlik yıllarında futbol oynamışlar. Kuzenlerimin hemen hemen hepsi futbol oynuyor. Bir araya geldiğimizde nerede olursak olalım futbol maçı yapıyoruz. Futbol oynayamayanlar da taraftar oluyor. Aile bireylerini bir araya getiriyor futbol. Beraber vakit geçirmemizi sağlıyor.




İnsanlar futbol oynadığınızı öğrenince nasıl tepkiler veriyor?  
İlk önce şaşırıyorlar daha sonra da başarılar diliyorlar. Ablamın arkadaşı ilk futbol oynadığımı öğrendiğinde keşke futbol yerine basketbol oynasaydın, futbol erkek sporu demişti.

Sizce futbol erkek oyunu mu ?
Bence futbol erkek oyunu değil. Kızların da oynayabileceği bir oyun. Bazı spor dalları ile uğraşmak için erkek olmak gerekmiyor. Bu sadece toplumsal bir yanlış anlaşılma.

Haftada kaç saat antrenman yapıyorsunuz? Bu, derslerinizi etkilemiyor mu?
Haftada iki gün ikişer saat antrenman yapıyorum. Derslerimi olumsuz yönde etkilemiyor. Çünkü ders saatlerim dışında antrenman yapıyorum. Hocam derslerimden geri kalmamı istemiyor. Eve geldiğimde derslerime çalışıyorum. Bu çalışmalarım da bana yetiyor. Ailem notlarım iyi olduğu için teşvik amacı ile okul takımında futbol oynamama izin veriyor. Derslerimden geri kalırsam futbol oynamama izin vermeyecekler, anlaşmamızı ona göre yaptık.

Futbol oynamaya ilerleyen yıllarda  devam etmek istiyor musunuz?
Hobi olarak devam etmek istiyorum. Futbol her zaman hayatımın bir köşesinde olacak. Hasta sağlığını da orta sahayı koruduğum gibi korumak istiyorum.

Esra Nur Hanım hangi takımı tutuyorsunuz?
Tabi ki Karadenizli olarak göğsümüzü kabartan takım olan Trabzonspor'u tutuyorum.