27 Kasım 2014 Perşembe

Altıntop: “Bilimsel eğitim yerine kaderci anlayış getirildi”




Fatih SARIKAYA

Eğitim politikaları, ülkenin siyasetini belirlerken başat bir anlam taşıyan ve tüm topluma mal edilmiş bir anlam kazanıyor. Bir toplumun ileri seviyelere gelmesi için ülke de eğitim esasının uygulanması ve bu uygulanma biçiminin iyice tartışılması gerekiyor.

Türkiye’deki eğitim politikalarını, içinde bulunduğumuz eğitim sisteminin sorunlarını, öğretmenleri ve meslek örgütleri olan sendikal faaliyetleri, Eğitim ve Bilim İş Görenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Sekreteri Mehmet Altıntop ile değerlendirdik.

Ülkedeki eğitimin mevcut durumundan biraz bahseder misiniz?
AKP’nin popülist politikaları ile birlikte öğretmenler sindirildi, bununla birlikte demokrasi kültürü bitti. Eğitim sorunsalının, ülkemizde çığ gibi büyümesi ilk önce öğretmenler üzerinden başladı öğretmenleri eğitim camiasından yok ettiler, okul içinde yöneticiler siyasal ve yanlı davranışlar sergiledi bu da AKP’nin memuru gibi oldu. Okul yöneticileri idareci görevinden uzak tam bir ‘’Ahlak terbiyecisi’’ kesildiler, bilimsel eğitimi yok ettiler bunun yerine kaderci anlayışı getirdiler. Ülkede okul yetersizliği derslik yetersizliği varken hiç yok yere İmam Hatip okullarını topluma dayattılar, dayatma diyoruz çünkü mahallelerde yapılan anketlerde orada yaşayan halk değil de cemaat vakıflarının üyelerini burada halktan göstererek toplumsal anlamda bir talep diye önümüze koydular.

Bir araştırma yaptınız, öğretmenler gününde yayınlandı, biraz da ondan bahseder misiniz?
24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle öğretmenlerin ekonomik durumlarını ortaya koyan bir araştırma. 33 ilde 1004 öğretmenle görüşerek yapıldı. Bunların yüz de 58’i kadın yüz de 42’si erkek öğretmenler, önemli bir detay da verelim buna görüşülen öğretmenlerin yüzde 75’i sendikasız yüzde 25’i ise sendikalıdır. Burada öğretmenlerin mesleki kaygıları eğitim kaynaklı eksiklikleri üzerinde duruldu, özelliklede araştırma sonuçlarında, öğretmenlerin çoğunun kirada oturduğunu, esnafa, şahıslara, bankalara, borcu olduğunu, üçte birinin ek iş yaptığını, anne babasından ya da arkadaşlarından maddi yardım aldığını hemen hepsinin kredi borcu olduğu görüldü. 

‘Öğretmen okullarının durumu içler acısı’’
Eğitim sorunun kökeninde ne var?
Önce de söyledim sorunun kökeninde aslında sıralarsak; yöneticiler, öğretmen ve veliler var bunları biraz açalım, eğitim sistemi belirlenirken yönetici konumda olanlar bu konuya bilimsel ve tarafsız bakamıyorlar, daha küçüklükten başlanan eğitime öğrencinin ideolojik olarak bir meta gibi görülmesi ve bu sorunun eğitim hayatı bitinceye dek devam etmesi aslında zeminini oluşturuyor. Öğretmenler ise bu sorunun aslında mesleği ele alınca değil Eğitim Fakültelerinde gördükleri eğitimle başladığı söylemek daha doğru olur. Öğretmen yetiştiren okulların bugünkü durumu içler acısı, keza bu okullarda öğrenciler öğretmenlik mesleğini ilkeli bir şekilde değil de daha maddi ve oldubittiye getiriyor. Veliler ise yaşanan onca sıkıntıya karşı hala sessiz kalıyor olması ve karşı çıkmaması bu yaşanan olayları daha da derinleştiriyor. Eğitim sorunu, eğitimci olmayan kişilerin elinde ayrı bir boyut kazanıyor, Milli Eğitim Bakanlığı Komisyonlarında yer alan bu komisyonları yönlendiren bir güç var bugün Bilal Erdoğan MEB’de toplantı yapabiliyor ve bakanlığa eğitim konusunda direktif verebiliyor.

Eğitimde dinselleşme ve beraberinde piyasalaşma hakkında ne düşünüyorsunuz?
Derslerde ağırlıklı olarak Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri konulması ya da bu dersin yoğunlaştırarak verilmesi, dersliklerde imam hatip okullarının yaygınlaştırılması şunu da söyleyelim imam hatip olmayan okul da bile derslik açıp sınıflar imam hatibe dönüştürülüyor. Öğrencinin elini kolunu kısıtlıyor özellikle de yoksul semtlerde normal okulu bile olmayan yerlerde İmam hatip ortaokulları liseleri açılıyor, bu okulların yetiştireceği bireylerin toplumun ihtiyacını ne oranda karşılayacağı bir kenara ihtiyaç fazlası bir artışın toplumda meslek dallarında bu okul mezunlarının sıklıkla görülebileceği anlamına geliyor, felsefe, sosyoloji, tarih, edebiyat derslerine bu okulların mezunları kaydırılıyor. Piyasalaşma konusunda ise özel okullara yapılan destek yandaş eğitimin yaygınlaştırılmasıyla sonuçlandı. Eğitim desteği verilen okullar yandaş kişilerin açtığı özel okullardan ibaret kaldı. Verilen eğitim desteğinden ise öğrenci yararlanmadı belirlenmiş kişilerin çocukları faydalandı diyebiliriz.

‘Öğretmenin kalitesini artırmak gerek’’
Bu kadar sorun varken çözüm için ne yapmalı?
Üniversitelerin Eğitim Fakültelerinden başlamalı, çağdaş üniversite olmalı özerk olmalı üniversiteler, bilimi geliştirmeli. Sendikalar, iktidar yalakası sarı sendikalar değil sorunları dile getirecek hak arayacak çözüm için uğraşacak sendikalar olmalı. Tabi siyasal partilerden eğitime çok ciddi bir yönelme olmalı. Soyut kavramlardan çok somut eğitim olmalı örneğin; Köy Enstitüleri, Politeknik eğitim… Bilimsel bir kurum kurulmalı okuldaki müfredatı düzenleyecek belirleyecek tarafsız bilimsel bir kurul olmalı. Yatırım olarak öğretmen endeksli olmalı öğretmenin kalitesini geliştirmek gerekiyor. 

”Öğretmenler kandırılıyor’’
Öğretmen atamalarında yöneticiler hayal satmamalı, meslek dışı yönlendirmelerle öğretmenler kandırılıyor. Öğretmen dağılımını iyi yapmalı 70 bin öğretmen sözleşmeli, öğretmen yetiştirip sokağa atılmamalı.  Öğretmen atamalarında bir çözüm ise şu olmalı; maaş katsayısı 3600 olursa öğretmen emekliliği teşvik edilmiş olur, şu an bile binlerce öğretmen emekli olmak istiyor ancak yeterli koşullar sağlamadığı için mesleğe devam etmek zorunda kalıyor. Sınıflardaki öğrenci sayısı çok fazla, özellikle de büyükşehirlerde kendini gösteriyor, buralarda sınıf 50 kişi ise iki sınıf oluşturulmalı ve böyle bir sınıfa bakacak öğretmen sayısı ikiye çıkmış oluyor hem de sınıf yoğunluğunu azaltarak kaliteyi de arttırmış oluyorsunuz.

“Geleceğin öğretmenleri güç karşısında eğilmemeli’’
Kırsalda taşımalı eğitim ile köyler boşaltılmakta. Ekonomik desteklerle köydeki nüfus tutmalı bugün köy nüfusu ortalama yüzde 20’lerde bu oran yüzde 30’a düşmeyecek. Eğitim politikasıyla yerel hizmetler merkeze toplanması ile kırsal yapı bitirildi.

Türkiye’de sendikalaşma oranı nedir?
Türkiye’de örgütlenme karşıtlığı var. Yanlı sendikalar resmi evrakmış gibi üyeye bir dayatma uyguluyor, bu kadar yanlı ve taraflı olunamaz. Muhalif sendikaları yaşatmamak için İl Milli ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinden müthiş bir baskı var. Eskiye oranla yine de ülkede örgütlü mücadele bir nebze de olsa da iyileşme gösteriyor. Her şeye rağmen yine de mücadele edilmeli, geleceğin öğretmenleri güce karşı eğilmemeli.

Son olarak türbanlı bir öğrenciyi ders almadığı için hakkında mahkumiyet verilen  Renan Pekünlü ile ilgili görüşleriniz nelerdir?
Renan Hocaya ceza verenleri kınıyoruz. Renan hocanın yaptığı o günün mevcut yasaları ile ilgiliydi. Renan hoca görevini yaptı, bu bir faşizan saldırıdır.  Diğer hocalara bir gözdağıdır bunun adı. Renan hocanın bir an önce özgürlüğüne kavuşması gerek.