23 Ocak 2015 Cuma

Önder’in ortak paydası: Zor koşullarda hayat mücadelesi




Fatih SARIKAYA


Ankara’nın Altındağ ilçesinin Önder mahallesinde son zamanlarda bir insanlık dramı yaşanıyor. Bu mahallenin özelliği ne diye sorarsanız; yıllardır süren savaştan kaçan Suriyeli göçmenlerin açlıkla yoksulluğun birleştiği, kimsesizliğin verdiği korku ve aynı yaşamı paylaştıkları komşularından gelen tehlikelerin olduğu, bir çıkmazlık içerisinde yaşam mücadelesinin merkezini barındırıyor olması.

Burası Suriye’nin herhangi bir şehrini aratmıyor; gecekondular, yıkık, harabe binalar ve yıkılmak için bekleyen evler, burası aynı zamanda kentsel dönüşümün olduğu bir yer. İşte bu ortamda yol alırken sokak aralarında koşturan Suriyeli çocukları, şehirde hayatını dilencilik yaparak karşılayan annelerini babalarını evlerine dönerken görüyoruz. Yaşadıkları acıları bir kenara koyup yeni bir yaşamın perdesini aralayanların görüntüsü, baktıkça derin duygular veren, konuşmasalar da yüzlerinden haykıran sözleri hissedebileceğiz suretler beliriyor adeta.
Önder mahallesinde, Türk nüfusunun varlığını halen sürdürmeye çalıştığını, ama birçoğunun Suriyeliler geldikten sonra mahalleyi terk ettiğini, kalanların ise esnaf olarak ya da zor koşullarda hayat mücadelesi verdiklerini öğreniyoruz. 

Mahallenin en işlek caddelerinden biri Çamlıtepe’de pastane işleten Zülfikar Karatepe son bir yıldır mahallenin geldiği bu konumu bize anlatıyor:
‘’Burası iki sene önceye kadar Ankara’nın yerlilerinin kaldığı bir yerdi. Zaten mahalle çok eski gezerken görmüşsünüzdür. Çoğu yerel halktan birbirimizi tanırdık ve belli ölçülerde akrabalık ilişkilerinin de olduğu bir yerdi. Burada yaşayan insanlar yoksul, hayat şartları çok düşük, zor işlerde çalışır, aldıkları paralarla anca geçinirler, ya kâğıt toplayıcısı ya da işportacılık yaparlardı. Çok eskiden İç Anadolu’dan göçüp geldik şimdi durum içler acısı tabi. Birkaç yıl öncesine kadar Suriyeliler gelmeye başladı, onlar geldikçe mahallenin gerçek sahipleri birer birer buradan gitti.’’

 Suriyeliler geldikten sonra basında da sık sık kavga ve ev yakma haberleri yer aldı iki halkı bu duruma getiren nedir?
‘’Suriyeliler geldikten sonra malum Türk insanı biraz şüphecidir ve doğruyu söylemek gerekirse pek de kabullenmek istemediler. Benim burada arkadaşlarım vardı arada bana gelir bu durumdan hoşnut olmadıklarını söylerlerdi. Bunların yaşam tarzları pek hoşlarına gitmezdi. Suriyeli gençler bir araya gelir kalabalık bir şekilde gezerler e tabi mahallenin gençleri de kendilerince kabadayılık yapınca ilk tartışma bu şekilde çıktı.’’



Suriyelilere iftira atıldı
‘’ Her geçen gün işler daha da karışmaya başladı polise haber verdiğimizde bizi teskin etmeye çalışıyorlardı. Burada herkesin eşi, çoluğu çocuğu var hava karardı mı kimse sokağa çıkmamaya başladı. Tabi ortam gergin ama bu durum basında yer almadı ya da göstermemeye çalıştılar. Bir gün akşam mahalle halkı toplandı neymiş Suriyeli biri bir kızı taciz etmiş başka biri hırsızlık yapmış diyor neyse olan oldu adamların evini yaktılar yazık oldu o insanlara.’’
Zülfikar Karatepe’nin anlattıkları Önder mahallesine mahsus olan bir durum değil, Türkiye’nin dört bir yanında Suriyeli göçmenlerin maruz kaldığı tehlikeyi gözler önüne seriyor.
Mahallede dolaşırken Suriyeli bir gence rastladım Amir Rahmani 22 yaşında ailesi ile 2 yıldır bu mahallede yaşıyor. Eskiden garsonluk yapmış, inşaatlarda çalışmış, ancak şu an işsiz, ‘iş arıyorum’ diyor. Ama kimse yardımcı olmuyormuş. Amir ile mahalledeki Suriyelilerin yaşamları hakkında sohbet ettik. Uzun süredir mahallede olduğu için sorularıma içtenlikle yanıt verdi.

Amir, Suriye iç savaşı ile ilgili çok şey söylendi az çok neler yaşadığınızı tahmin edebiliyorum, göç etme serüveninden biraz bahsedebilir misin?
Biz ailece Suriye’den kaçmadık, ilk önce ben orayı terk ettim, sınır geçmek çok zor. Kalabalık gidersek yakalanma, diğer silahlı gruplara fark edilme durumu var. O yüzden ben kaçmayı denedim ve bunu başardım. Urfa’da akrabalarımız var onları buldum onlarda kaldım bir süre, sonra ailemi parça parça Türkiye’ye getirdim. Halep’ten dostlarımız bizden çok önce buralara geldi. Ankara’ya gelmek de onların desteği ve yardımı ile oldu.


‘Devlet bize sizi bu ülkeye aldık gerisini siz halledin diyor’
Buradaki Suriyeli ve Türk komşularınız ile ilişkileriniz nasıl?
Buradaki Suriyeliler bizim zaten dostlarımız akrabalarımız aynı Halep’teki gibi bir sorun yaşamadık, çabuk alıştık buralara. Türklerle ise siz de biliyorsunuzdur belki biraz sıkıntılı geçti, ilk başta bizleri burada istemediler. Yanlış anlamayın ama kötü davrandıkları oldu, biz çok üzüldük, sonuçta savaştan kaçtık, canımızı zor kurtardık, böyle şeylerle karşılaşmak bizleri korkuttu. Onlar da bizi sevsinler demiyoruz ama onlara bir kötülük yapmadık. Bizlere iftira attılar, dövdüler, bazılarımız kaçtı bu mahalleden. Yaşadıklarımız ve şu an yaşadığımız hayat çok zor. Devlet bize ‘sizi bu ülkeye aldık gerisini siz halledin’ diyor. Onlar da artık bizimle uğraşmak istemiyor.

Peki bundan sonra ne olacak ne düşünüyorsun?
Suriye’deki savaşın bitmesi ve bizim kendi vatanımıza gitmemiz, en çok istediğimiz bu, her gün dua ediyoruz. İnanın çok zor, ben işsizim, kimse bize bakmak istemiyor, bir yere kadar haklılar da. Türkiye’de nasıl kalırız, ancak iş bulup çalışmak ve para kazanmak lazım, yoksa burada kalmamız çok zor, esnaflık veya geçici iş bu sorunları çözmez. Burada kötü koşullarda yaşam çok zor, kardeşlerim okula gitmiyor, kötü bir evde kalıyoruz. İnsanı en çok da bu üzüyor. Suriye’de hayatımız iyiydi en çok da bunu düşünüyoruz. Dediğim gibi savaş son bulursa dönmek, yok bitmezse iş bulmak ve çalışmak ikisi de zorunlu gibi.

Mahallede iki ayrı yaşam var, iki farklı halk var ama aynı kederlere sahipler. Zülfikar Karatepe ve Amir Rahmani’nin anlattıkları aynı topraklarda yaşayan halkların farklılıklarını sadece biçimde, yaşayışları ve kederlerini ise özde buluşturuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.