Kısa adı RSF olan
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün verilerine göre 2011 yılında dünya
çarpında 66 gazeteci öldürüldü.
Bu rakam bir önceki
yıl öldürülen gazeteci sayısından yüzde 16 daha fazla.
RSF'nin verileri
2011'de 1044 gazetecinin tutuklandığını, 1959 gazetecinin saldırıya uğradığını,
499 basın kurumunun sansüre mağruz kaldığını, 71 gazetecininse rehin alındığını
ortaya koyuyor.
RSF, 2012'nin ilk
dört ayında ise 21 gazetecinin öldürülüp 161'inin hapse atıldığını bildiriyor.
ABD merkezli
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ise yayınladığı son raporunda dünyada en
fazla sansür uygulayan ülkeleri belirledi.
Afrika ülkesi
Eritre'nin başı çektiği listede yer alan diğer ülkeler şunlar: Kuzey Kore,
Suriye, İran, Ekvador Ginesi, Özbekistan, Birmanya, Suudi Arabistan, Küba ve
Belarus.
CPJ ve birçok basın
örgütü değerlendirmelerini farklı kriterler üzerinden yapabiliyor.
Türkiye'nin sicili kötü
Türkiye'deki 93
basın meslek örgütünü bünyesinde barındıran Gazeteciler Özgürlük Platformu'nun
(GÖP) Dünya Basın Özgürlüğü Günü'yle ilgili açıklamasında ülkede 100'e yakın
gazetecinin hapiste bulunduğu belirtildi.
GÖP'e göre bu sayı
geçen yılın 3 Mayıs'ında 60 idi.
Gazeteciler
hakkında açılmış davaların 10 bini bulduğu belirtildiği açıklamada 'oto
sansürün de gazeteciler arasında virüs gibi yayılmasına' dikkat çekildi.
ABD merkezli
Freedom House'un '2012 Basın Özgürlüğü' raporuna göre Türkiye 121. sırada.
Türkiye, RSF'nin
179 ülkeden oluşan basın özgürlüğü listesinde ise yine gerilerde, 148. sırada
yer alıyor.
Uluslararası Af
Örgütü'nün Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle yayınladığı açıklamada birçok
ülkeyle birlikte Türkiye de eleştirildi.
Açıklamada şu
ifadelere yer verildi:
"Türkiye'de
ise gazeteciler keyfi olarak uygulanan ve azınlık muhalif fikirleri kovuşturmak
amacı ile kullanılan yasalar uyarınca gözaltına alındı. Gazetecilerin bazıları
uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde ifade özgürlüğü hakkının
kısıtlanabileceği hususlardan daha geniş bir tanıma sahip olan Türk Ceza
Kanunu’nun 216. Maddesi uyarınca gözaltına alındı. Türkiye’nin terörle mücadele
mevzuatında terörizmin tanımı fazlasıyla geniş, muğlak ve ayrıca uluslararası
insan hakları hukukunun gerektirdiği yasal kesinlikten yoksun bir şekilde
yapılıyor."
En özgür ülkeler Kuzey Avrupa'da
Freedom House'un
listesinde basın özgürlüğü alanında en özgür ülkeler Kuzey Avrupa'da yer
alıyor.
197 ülkelik listede
Finlandiya birinci sırada yer alırken bu ülkeyi Norveç, İsveç, Belçika,
Danimarka ve Lüksemburg takip ediyor.
ABD listenin 24.
sırasında yer alırken İngiltere ise 31. sırasında.
Listenin son
sırasında ise Kuzey Kore yer alıyor.
“Basın özgürlüğünde gerileme sürüyor”
Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle yaptığı basın
açıklamasında Türkiye'deki basın özgürlüğünde gerilemenin devam ettiğine dikkat
çekti. TGC Yönetim Kurulu'nun açıklamasında "Tutuklu gazeteci sayısının
100'e yaklaştığı, gazeteciler hakkında açılmış davaların 10 bini bulduğu bir
ülkede basın özgürlüğü adına ancak 'gerilemenin devam ettiğini'
söyleyebiliyoruz. Ne yazık ki, bu yılda Freedom House örgütünün önceki gün
yayınlanan son raporunda basın özgürlüğünde Türkiye, 197 ülke arasında 117'inci
sırada ve kısmen özgür ülkeler arasında yer alıyoruz" denildi.
Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti'nin basın açıklaması şöyle:
"Türkiye'deki
basın özgürlüğünü engelleyen ciddi sorunlar vardır. Bunların başlıcalar hukuki
engeller, çalışma mevzuatı ve medyanın yapılanmasıyla ilgili sorunlardır.
1.Hukuki engeller:
Başta Türk Ceza
Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Yasasında çağdaş hukuk
tanımlarına uygun iyileştirmelerin biran önce yapılması gerekmektedir. Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını dikkate
almayan yasama çalışmaları ile uygulamaların değişmesi gerektiği tartışmasız
bir gerçektir. Adalet Bakanlığının Ocak ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne
sunduğu ve yasalarda görece iyileştirmeler yapan paketinden ise günümüze kadar
hala olumlu bir gelişme görülmemesini de ilginç buluyoruz.
2. Çalışma
mevzuatı:
Basın-İş Yasası
olarak adlandırdığımız 212 sayılı Yasa ile değişik 5953 Sayılı Yasa, neredeyse
uygulamadan kaldırılmıştır. 1952 yılında çıkarılan yasanın uygulanmaması
halinde caydırıcı yaptırımı olmadığından, gazetecilerin çalışma güvenlikleri
yok denecek düzeye indirgenmiştir. Gazetecilerin yıpranma haklarının
kaldırılması ise zaten son derece güç koşullarda çalışan muhabir, kameraman,
foto muhabirlerinin durumlarını daha da güçleştirmiştir. Halkın haber alma ve
doğru yansız bilgilenme hakkına zarar veren bu durumun düzeltilmesi için TGC
önerilerini Başbakan'a ve ilgili bakanlara iletmiştir.
3. Medyanın
yapılanması, Siyasetin ve sermayenin müdahalelerine karşı koyacak bir nitelik
taşımamaktadır.
Özellikle ana akım
medyada editoryal bağımsızlığın sağlanamaması gördüğümüz en önemli
olumsuzluktur. Gazetecilik mesleğini gerçekleştirmek günümüz koşullarında daha
da zorlaşmıştır. Tutuklu gazeteci sayısının 100 dolayında olduğu, gazeteciler
hakkında açılmış davaların ise 10 bini bulduğu bir ülkede basın özgürlüğünden
söz etmek olanaksızdır. Bu yıl da basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye'nin 197
ülke arasında 117'inci sırada ve kısmen özgür ülkeler arasında yer bulmasını
ülkemize yakıştıramıyoruz.
Bütün bunların
ışığında Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde gazetecilere yönelik gözaltı, tutuklama
mahkûmiyet, saldırı, yaralama ve cinayet gibi basın özgürlüğü ihlallerinin
artık son bulmasını istiyoruz.
Editoryal
bağımsızlığı ortadan kaldıran, basını oto sansüre yönelten baskıların
kaldırılmasını talep ediyoruz.
Olağanüstü
dönemlerin ürünü olan Devlet Güvenlik Mahkemelerinin devamı niteliğinde
gördüğümüz Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasını bekliyoruz."
“Basın Özgürlüğü İrtifa Kaybediyor”
Basın Konseyi ise 3
Mayıs “Dünya Basın Özgürlüğü Günü” nedeniyle yayınladığı basın açıklamasında şu
ifadelere yer verdi:
“Basın özgürlüğü,
çağdaş demokratik sistemlerde rejimin en önemli teminatıdır ve bu nedenle
çağdaş dünyada, basın yoluyla düşünceyi açıklama özgürlüğünün ve çok sesliliğin
korunmasına özel bir itina gösterilir. Türkiye’de ise bugün gelinen noktada,
özellikle siyasal iktidar tarafından basına yönelik olarak uygulanan sistematik
baskı ve yıldırma stratejileri yüzünden basın özgürlüğü hızla irtifa
kaybetmektedir.
Hâlihazırda 100’e
yakın gazetecinin haklarında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmaksızın
tutuklu olarak zindana atılmış olmaları ve gazeteciler hakkında açılmış 10000’e
yakın hukuk ve ceza davası, yaratılmış olan bu korku imparatorluğunu açıkça
gözler önüne sermektedir. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’de bugün siyasal
iktidarın benimsediği ve inşa etmeye uğraştığı rejim, basın özgürlüğü açısından
ancak darbe dönemleri ile karşılaştırılabilir bir despot rejim uygulamasıdır ve
bu uygulamanın çağdaş demokratik sistemler ile yakından uzaktan hiçbir ilişkisi
yoktur.
Ancak siyasal
iktidarın bir türlü anlamadığı veya anlamak istemediği husus, 21. Yüzyılda
basın yoluyla düşünceyi açıklama özgürlüğüne getirilen açık veya örtülü hiçbir
baskı veya zulmün gizli kalmayacağı gerçeğidir. Nitekim Türkiye’de siyasal
iktidarın basın özgürlüğüne yönelik uyguladığı sistematik baskılar, çağdaş
dünya tarafından da dikkatle izlenmekte ve yaşanan/yaşatılan tüm olumsuzluklar
tarihe not düşülmektedir. Bu anlamda, son olarak dünyanın en saygın düşünce
kuruluşlarından Freedom House tarafından henüz 2 gün önce yayınlanan 2012 Yılı
Basın Özgürlüğü İndeksi’nde Türkiye, indekse dâhil edilen 197 ülke arasında
Kongo, Nepal, Kolombiya ve Senegal ile aynı grupta “yarı özgür” bir ülke olarak
117. sırada yer almıştır.
Bu verilerin
ışığında başta siyasal iktidar olmak üzere tüm ilgilileri, hiçbir şekilde
içimize sindiremediğimiz bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmaya yönelik olarak,
basın özgürlüğüne yönelik anlayış ve uygulamalarını ivedilikle yeniden gözden geçirmeye
çağırıyoruz.”
“Özgür bir ülkenin gazetecileri olmak istiyoruz”
11 meslek örgütü tarafindan
olusturulan G-9 GAZETECI ORGUTLERI PLATFORM’nun 3 Mayıs Dunya Basın Özgürlüğü Günü’ne
ilişkin ortak basın açıklamasında ise “Kısmen değil, tam özgür bir ülkenin
gazetecileri olmak istiyoruz” dendi. Açıklama metninde şu görüşlere yer
verildi:
“Bir 3 Mayıs Dünya
Basın Özgürlüğü Günü’nü daha kırık, üzgün ve öfkeli karşılıyoruz. Üzgün ve
öfkeliyiz; çünkü gazeteciler hapis, gazeteciler işsiz. İşsizlik ve hapis tehdidi
altında yazabilenlerin kalemleri ise ürkek.
ABD’nin Freedom
House’u 2012 Dünya Basın Özgürlüğü Raporu’nda Türkiye’yi bu yıl bir puanını
daha silerek 117. sıraya koydu. Basın ve ifade özgürlüğü açısından 2012’nin
2011’den daha kötü olduğunu saptayarak, “kısmen özgür” ülkelerden saydı bizi.
Bizler, aşağıda
imzası bulunan meslek örgütlerinin üyeleri olarak, kısmen değil tamamen özgür
bir ülkenin gazetecileri olmak istiyoruz ve öyle olana kadar da mücadelemizi
sürdüreceğiz.
Kendi meslek
örgütlerinin çığlıklarını, raporlarını duymayan, onlara “Siz kimsiniz?” diye
seslenip, içerdeki meslektaşlarımızı tecavüzcü tacizci ilan edenler, belki ABD
imzalı raporları duyacaklardır. İşte o raporlar; Türk hükümetinin 2011 yılında
“hoşuna gitmeyen” haberlere baskı uygulamaya devam ettiği ve Türkiye’nin
dünyada en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu ülkelerden biri olduğu söylüyor.
O raporlar, bizim
yıllardır tekrarladığımız gibi, Türk Ceza Yasası ile Terörle Mücadele
Yasası’nın basın ve ifade özgürlüğüne zarar verdiğini söylüyor.
“Ama umutsuz değiliz”
2010 yılında
cezaevlerinde 30 gazeteci varken, bu rakam 2012’de 104’e kadar çıktı. Hakkında
soruşturma açılan her meslektaşımız hakkında mutlaka bir “örgüt bağlantısı”
kuruldu. O bağlantılar üzerinden “kitlesel gazeteci tutuklamaları”na tanık
olduk.
Haber takibi, haber
izleme, kitap yazımı, iktidara muhalif habercilik, Kürt medyasında çalışmak
gibi iddialar “terörist” olarak damgalanmak için yeterli oldu. Bir tedbir
ve istisna olması gereken tutukluluk rutin bir uygulamaya dönüştü.
Bir taraftan
iktidarın kitlesel tutuklamaları yaşanırken, sendikamız iktidarın hedefi haline
gelirken, öte yandan da patronların dayattığı “kitlesel işsizlik”, bu 3 Mayıs’ı
da bıçağın gazetecilerin kemiğine dayandığı günlerden biri yapıyor.
Ama umutsuz
değiliz. Dışardaki gazeteciler içerdeki gazeteciler için yürüyor.
Dışarıda da, içerde
de olsak “kısmen özgür” bir ülkenin gazetecileri olmayı kabul etmiyoruz.
İçeridekiyle,
dışarıdakiyle ve bizlerin çabasının aslında halkın haber alma hakkını savunmak
olduğunu kavrayanlarla birlikte “tam özgür bir ülkenin” gazetecileri olana
kadar yürümeye devam edeceğiz.”
G-9 Gazeteci
Örgütleri Platformu Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti (TGC) Ankara Temsilciliği, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Parlamento
Muhabirleri Derneği (PMD), Foto Muhabirleri Derneği (FMD), Ekonomi Muhabirleri
Derneği (EMD), Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD), Profesyonel Haber
Kameramanları Derneği (PHKD), Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneği (TURÇEV), Avrupa
Gazeteciler Birliği (AEJ) Türkiye Temsilciliği ile Basın Yayın İletişim
ve Posta Emekçileri Sendikası’ndan (Haber-Sen)
oluşuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.