3 Mayıs 2012 Perşembe

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü Kutlanıyor


'Basın özgürlüğünde gerileme sürüyor'
Kısa adı RSF olan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün verilerine göre 2011 yılında dünya çarpında 66 gazeteci öldürüldü.
Bu rakam bir önceki yıl öldürülen gazeteci sayısından yüzde 16 daha fazla.
RSF'nin verileri 2011'de 1044 gazetecinin tutuklandığını, 1959 gazetecinin saldırıya uğradığını, 499 basın kurumunun sansüre mağruz kaldığını, 71 gazetecininse rehin alındığını ortaya koyuyor.
RSF, 2012'nin ilk dört ayında ise 21 gazetecinin öldürülüp 161'inin hapse atıldığını bildiriyor.
ABD merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ise yayınladığı son raporunda dünyada en fazla sansür uygulayan ülkeleri belirledi.
Afrika ülkesi Eritre'nin başı çektiği listede yer alan diğer ülkeler şunlar: Kuzey Kore, Suriye, İran, Ekvador Ginesi, Özbekistan, Birmanya, Suudi Arabistan, Küba ve Belarus.
CPJ ve birçok basın örgütü değerlendirmelerini farklı kriterler üzerinden yapabiliyor.
Türkiye'nin sicili kötü
Türkiye'deki 93 basın meslek örgütünü bünyesinde barındıran Gazeteciler Özgürlük Platformu'nun (GÖP) Dünya Basın Özgürlüğü Günü'yle ilgili açıklamasında ülkede 100'e yakın gazetecinin hapiste bulunduğu belirtildi.
GÖP'e göre bu sayı geçen yılın 3 Mayıs'ında 60 idi.
Gazeteciler hakkında açılmış davaların 10 bini bulduğu belirtildiği açıklamada 'oto sansürün de gazeteciler arasında virüs gibi yayılmasına' dikkat çekildi.
ABD merkezli Freedom House'un '2012 Basın Özgürlüğü' raporuna göre Türkiye 121. sırada.
Türkiye, RSF'nin 179 ülkeden oluşan basın özgürlüğü listesinde ise yine gerilerde, 148. sırada yer alıyor.
Uluslararası Af Örgütü'nün Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle yayınladığı açıklamada birçok ülkeyle birlikte Türkiye de eleştirildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Türkiye'de ise gazeteciler keyfi olarak uygulanan ve azınlık muhalif fikirleri kovuşturmak amacı ile kullanılan yasalar uyarınca gözaltına alındı. Gazetecilerin bazıları uluslararası insan hakları hukuku çerçevesinde ifade özgürlüğü hakkının kısıtlanabileceği hususlardan daha geniş bir tanıma sahip olan Türk Ceza Kanunu’nun 216. Maddesi uyarınca gözaltına alındı. Türkiye’nin terörle mücadele mevzuatında terörizmin tanımı fazlasıyla geniş, muğlak ve ayrıca uluslararası insan hakları hukukunun gerektirdiği yasal kesinlikten yoksun bir şekilde yapılıyor."
En özgür ülkeler Kuzey Avrupa'da
Freedom House'un listesinde basın özgürlüğü alanında en özgür ülkeler Kuzey Avrupa'da yer alıyor.
197 ülkelik listede Finlandiya birinci sırada yer alırken bu ülkeyi Norveç, İsveç, Belçika, Danimarka ve Lüksemburg takip ediyor.
ABD listenin 24. sırasında yer alırken İngiltere ise 31. sırasında.
Listenin son sırasında ise Kuzey Kore yer alıyor.
“Basın özgürlüğünde gerileme sürüyor”
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle yaptığı basın açıklamasında Türkiye'deki basın özgürlüğünde gerilemenin devam ettiğine dikkat çekti. TGC Yönetim Kurulu'nun açıklamasında "Tutuklu gazeteci sayısının 100'e yaklaştığı, gazeteciler hakkında açılmış davaların 10 bini bulduğu bir ülkede basın özgürlüğü adına ancak 'gerilemenin devam ettiğini' söyleyebiliyoruz. Ne yazık ki, bu yılda Freedom House örgütünün önceki gün yayınlanan son raporunda basın özgürlüğünde Türkiye, 197 ülke arasında 117'inci sırada ve kısmen özgür ülkeler arasında yer alıyoruz" denildi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin basın açıklaması şöyle:
"Türkiye'deki basın özgürlüğünü engelleyen ciddi sorunlar vardır. Bunların başlıcalar hukuki engeller, çalışma mevzuatı ve medyanın yapılanmasıyla ilgili sorunlardır.
1.Hukuki engeller:
Başta Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Yasasında çağdaş hukuk tanımlarına uygun iyileştirmelerin biran önce yapılması gerekmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını dikkate almayan yasama çalışmaları ile uygulamaların değişmesi gerektiği tartışmasız bir gerçektir. Adalet Bakanlığının Ocak ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunduğu ve yasalarda görece iyileştirmeler yapan paketinden ise günümüze kadar hala olumlu bir gelişme görülmemesini de ilginç buluyoruz.
2. Çalışma mevzuatı:
Basın-İş Yasası olarak adlandırdığımız 212 sayılı Yasa ile değişik 5953 Sayılı Yasa, neredeyse uygulamadan kaldırılmıştır. 1952 yılında çıkarılan yasanın uygulanmaması halinde caydırıcı yaptırımı olmadığından, gazetecilerin çalışma güvenlikleri yok denecek düzeye indirgenmiştir. Gazetecilerin yıpranma haklarının kaldırılması ise zaten son derece güç koşullarda çalışan muhabir, kameraman, foto muhabirlerinin durumlarını daha da güçleştirmiştir. Halkın haber alma ve doğru yansız bilgilenme hakkına zarar veren bu durumun düzeltilmesi için TGC önerilerini Başbakan'a ve ilgili bakanlara iletmiştir.
3. Medyanın yapılanması, Siyasetin ve sermayenin müdahalelerine karşı koyacak bir nitelik taşımamaktadır.
Özellikle ana akım medyada editoryal bağımsızlığın sağlanamaması gördüğümüz en önemli olumsuzluktur. Gazetecilik mesleğini gerçekleştirmek günümüz koşullarında daha da zorlaşmıştır. Tutuklu gazeteci sayısının 100 dolayında olduğu, gazeteciler hakkında açılmış davaların ise 10 bini bulduğu bir ülkede basın özgürlüğünden söz etmek olanaksızdır. Bu yıl da basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye'nin 197 ülke arasında 117'inci sırada ve kısmen özgür ülkeler arasında yer bulmasını ülkemize yakıştıramıyoruz.
Bütün bunların ışığında Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde gazetecilere yönelik gözaltı, tutuklama mahkûmiyet, saldırı, yaralama ve cinayet gibi basın özgürlüğü ihlallerinin artık son bulmasını istiyoruz.
Editoryal bağımsızlığı ortadan kaldıran, basını oto sansüre yönelten baskıların kaldırılmasını talep ediyoruz.
Olağanüstü dönemlerin ürünü olan Devlet Güvenlik Mahkemelerinin devamı niteliğinde gördüğümüz Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasını bekliyoruz."
“Basın Özgürlüğü İrtifa Kaybediyor”
Basın Konseyi ise 3 Mayıs “Dünya Basın Özgürlüğü Günü” nedeniyle yayınladığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Basın özgürlüğü, çağdaş demokratik sistemlerde rejimin en önemli teminatıdır ve bu nedenle çağdaş dünyada, basın yoluyla düşünceyi açıklama özgürlüğünün ve çok sesliliğin korunmasına özel bir itina gösterilir. Türkiye’de ise bugün gelinen noktada, özellikle siyasal iktidar tarafından basına yönelik olarak uygulanan sistematik baskı ve yıldırma stratejileri yüzünden basın özgürlüğü hızla irtifa kaybetmektedir.
Hâlihazırda 100’e yakın gazetecinin haklarında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmaksızın tutuklu olarak zindana atılmış olmaları ve gazeteciler hakkında açılmış 10000’e yakın hukuk ve ceza davası, yaratılmış olan bu korku imparatorluğunu açıkça gözler önüne sermektedir. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’de bugün siyasal iktidarın benimsediği ve inşa etmeye uğraştığı rejim, basın özgürlüğü açısından ancak darbe dönemleri ile karşılaştırılabilir bir despot rejim uygulamasıdır ve bu uygulamanın çağdaş demokratik sistemler ile yakından uzaktan hiçbir ilişkisi yoktur.
Ancak siyasal iktidarın bir türlü anlamadığı veya anlamak istemediği husus, 21. Yüzyılda basın yoluyla düşünceyi açıklama özgürlüğüne getirilen açık veya örtülü hiçbir baskı veya zulmün gizli kalmayacağı gerçeğidir. Nitekim Türkiye’de siyasal iktidarın basın özgürlüğüne yönelik uyguladığı sistematik baskılar, çağdaş dünya tarafından da dikkatle izlenmekte ve yaşanan/yaşatılan tüm olumsuzluklar tarihe not düşülmektedir. Bu anlamda, son olarak dünyanın en saygın düşünce kuruluşlarından Freedom House tarafından henüz 2 gün önce yayınlanan 2012 Yılı Basın Özgürlüğü İndeksi’nde Türkiye, indekse dâhil edilen 197 ülke arasında Kongo, Nepal, Kolombiya ve Senegal ile aynı grupta “yarı özgür” bir ülke olarak 117. sırada yer almıştır.
Bu verilerin ışığında başta siyasal iktidar olmak üzere tüm ilgilileri, hiçbir şekilde içimize sindiremediğimiz bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmaya yönelik olarak, basın özgürlüğüne yönelik anlayış ve uygulamalarını ivedilikle yeniden gözden geçirmeye çağırıyoruz.”
“Özgür bir ülkenin gazetecileri olmak istiyoruz”
11 meslek örgütü tarafindan olusturulan G-9 GAZETECI ORGUTLERI PLATFORM’nun 3 Mayıs Dunya Basın Özgürlüğü Günü’ne ilişkin ortak basın açıklamasında ise “Kısmen değil, tam özgür bir ülkenin gazetecileri olmak istiyoruz” dendi. Açıklama metninde şu görüşlere yer verildi:
“Bir 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü daha kırık, üzgün ve öfkeli karşılıyoruz. Üzgün ve öfkeliyiz; çünkü gazeteciler hapis, gazeteciler işsiz. İşsizlik ve hapis tehdidi altında yazabilenlerin kalemleri ise ürkek.
ABD’nin Freedom House’u 2012 Dünya Basın Özgürlüğü Raporu’nda Türkiye’yi bu yıl bir puanını daha silerek 117. sıraya koydu. Basın ve ifade özgürlüğü açısından 2012’nin 2011’den daha kötü olduğunu saptayarak, “kısmen özgür” ülkelerden saydı bizi.
Bizler, aşağıda imzası bulunan meslek örgütlerinin üyeleri olarak, kısmen değil tamamen özgür bir ülkenin gazetecileri olmak istiyoruz ve öyle olana kadar da mücadelemizi sürdüreceğiz.   
Kendi meslek örgütlerinin çığlıklarını, raporlarını duymayan, onlara “Siz kimsiniz?” diye seslenip, içerdeki meslektaşlarımızı tecavüzcü tacizci ilan edenler, belki ABD imzalı raporları duyacaklardır. İşte o raporlar; Türk hükümetinin 2011 yılında “hoşuna gitmeyen” haberlere baskı uygulamaya devam ettiği ve Türkiye’nin dünyada en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu ülkelerden biri olduğu söylüyor.
O raporlar, bizim yıllardır tekrarladığımız gibi, Türk Ceza Yasası ile Terörle Mücadele Yasası’nın basın ve ifade özgürlüğüne zarar verdiğini söylüyor.
“Ama umutsuz değiliz”
2010 yılında cezaevlerinde 30 gazeteci varken, bu rakam 2012’de 104’e kadar çıktı. Hakkında soruşturma açılan her meslektaşımız hakkında mutlaka bir “örgüt bağlantısı” kuruldu. O bağlantılar üzerinden “kitlesel gazeteci tutuklamaları”na tanık olduk.
Haber takibi, haber izleme, kitap yazımı, iktidara muhalif habercilik, Kürt medyasında çalışmak gibi iddialar  “terörist” olarak damgalanmak için yeterli oldu. Bir tedbir ve istisna olması gereken tutukluluk rutin bir uygulamaya dönüştü.
Bir taraftan iktidarın kitlesel tutuklamaları yaşanırken, sendikamız iktidarın hedefi haline gelirken, öte yandan da patronların dayattığı “kitlesel işsizlik”, bu 3 Mayıs’ı da bıçağın gazetecilerin kemiğine dayandığı günlerden biri yapıyor.
Ama umutsuz değiliz. Dışardaki gazeteciler içerdeki gazeteciler için yürüyor.
Dışarıda da, içerde de olsak “kısmen özgür” bir ülkenin gazetecileri olmayı kabul etmiyoruz.
İçeridekiyle, dışarıdakiyle ve bizlerin çabasının aslında halkın haber alma hakkını savunmak olduğunu kavrayanlarla birlikte “tam özgür bir ülkenin” gazetecileri olana kadar yürümeye devam edeceğiz.”
G-9 Gazeteci Örgütleri Platformu Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Ankara Temsilciliği, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD), Foto Muhabirleri Derneği (FMD), Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD), Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD), Profesyonel Haber Kameramanları Derneği (PHKD), Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneği (TURÇEV), Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) Türkiye Temsilciliği ile Basın Yayın  İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası’ndan (Haber-Sen)
oluşuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.