Elif ERSÖZ
“Aşk acı çekmektir” derdi, ama
eklerdi diğeri hemen: “Aşk çektiğin acıdan memnun olmaktır, o acıya rağmen
mutlu kalabilmektir…”
Böyle miydi gerçekten? Uzak
yakınlarda ararsın ya bunun cevabını, iki satıra mahkum edemezsin o derin duyguyu. Ona
bağışladıklarından daha özgür değildir hiçbir şey. Beyazın ve masumiyetin hüküm
sürdüğü bir coğrafyada, baktığın gördüğün hiçbir şeyden daha değerli değildir
senin için. Kabullerin, inkarların hepsi de o kocaman denizde kıyıya vurmuştur.
24 saate sığmayan zamanlarda, hesapsız
uğraşların içinde çırpınırsın o mutlu olsun diye…
Aşkı sorgulamak sığ
beyinlerin işi değildir, onu hissetmek derinine inmek gerekir. Hani “Yaşamayan
bilmez” deriz ya işte o da değildir Aşk…O içten içe kanatan yanıyla içimizdeki
başka karakterlerinin doğumuna sebep olan en güçlü döldür.
Çılgınlıklara gülüp
geçenlere kahkahalar atabilmektir. Uç noktalara dokunabilmek, sessizliğindeki
buruklukla bile yaşama sevincini hatırlatabilmektir. Yıldızlara aynı anda aynı
duygularla seslenip onlara mucizelerin imkansız olmadığını anlatabilmektir…
Zamanla aldığın solukları duymaz olursun, çünkü
sadece onunkiler vardır. Sancıların başlar sonrasında, bir tek onunla istersin
her şeyi, onun da seninle. Zamanın şekil değiştirdiği ve senin biçimlendirmene
izin vermediği andasındır. Korkuların oluşur ardından yutkunamadıklarına
dönüşür bir bir...
Rüzgar saçlarını
dağıttığında, bir müziğin tınısında, şehrin ışıklarında, gittiğin yollarda her yer
ve her şeyde hayali vardır. Kırgınlıklara dönüşen anların bazen hüsranların,
hasretlerin yaraların içinde, ateşi söndürmeden ayakta kalabilmektir. Aşk
inanılası değil, düşüncede ütopik, reelde acımasız, sert ve yıkıcı ama her şeye
rağmen güzel ve yaşanılasıdır. Her şeye rağmen güzeldir aşk…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.