Zeyneb Sueda YILDIZ
Ankara’da
sahaf kültürünü devam ettiren sahaflardan biri de “Aşiyan Sahaf”. Adilhan
kitapçılar çarşısında 15 yıldır varlığını sürdüren bu dükkânda ikinci kuşak
olarak sahaflığı devam ettiren Cantürk Coşkun,
babası Ethem Coşkun ile Ankara’da
başlayan sahaflık serüvenlerini anlattı ve sorularımızı yanıtladı.
“Bizim
evde mobilya değil kitap vardı.”
Sahaflığa
nasıl başladınız?
2003 yılından
itibaren babam Ethem Coşkun ile vefatına (2017) kadar Aşiyan Kitabevinde
birlikteydik. Şuan ben ve kardeşim burada işleri devam ettiriyoruz. 16 yaşında
Kocabeyoğlu pasajında Turhan Kitabevi’nde çalışmaya başladım. Kitaplar ile
kendimi bildiğim andan itibaren içli dışlı olsam da gerçek anlamda okumaya 2005
yılında, babamın Aşiyanı tamamen bana emanet ettiği yaz, yoğun olarak başladım.
Ben kitapların içine doğdum. Bizim evde mobilya değil kitaplar vardı. Yazmak
istiyorsan okumaya başlaman gerek, 2005 yılından beri öykü de yazıyorum.
Basılmış bir öykü kitabım da var.
Babanızın
serüveninden de bahsedebilir misiniz?
Babam Ethem Coşkun,1970’lerin sonunda Ankara’ya gelmiş.
Aslen Erzurum/Oltulu’dur. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nda memurluk yaptı.
Çocukluğundan beri kitaba karşı bir merakı hep olmuş. Dedesi ve babasından halk
kitaplarını dinleyerek büyümüş. Ankara’da memurluk hayatı devam ederken Arapça
kursuna başlamış ve bu kursun da sevkiyle pek çok insanla, kitap dostu ile
tanışmış. Sonrasında Osmanlıca kitaplara olan ilgisini fark ediyor. Ve bir
müdavim olarak sahaflar arasında ki yerini alıyor. Kişisel merakının sevki ile
koleksiyonunu genişletmiş ve ilişkilerini de geliştirerek, memuriyetten emekli
olduktan sonra Aşiyanı açtmıştır. 2003 yılından vefatına kadar bilfiil Aşiyanda
idi.
Sahaf
kelimesinin anlamı nedir? Sahaf kimdir? Ne yapar?
Sahaf kelimesi ile
ilgili bir mutabakat sağlayabilmiş değiliz. Eski kitap satanlar da kendilerinin
sahaf olduğunu iddia ediyorlar. Osmanlıca, Latince gibi dillerdeki kitapların,
bugün çok kısıtlı okuyucu kitlesi tarafından ilgi gösterilen cari olmayan
dillerle ilgili kitapların; muhtevası nedir? Nasıl alınır-satılır gibi
konularda yol gösteren kişidir “Sahaf”. Nihayetinde bugün yapılabilecek
sahaflık da budur aslında; eski kitapları satmak.
Sizce
bir Sahaf nasıl olmalı? Belirli kalıplara sahip midir sahaflık?
Osmanlıcayı bilmek
lazım, öğrenmek lazım. Eski harfli kitap yeni harfli kitap gibi değil, kitabın
ismini bilmeniz yetmiyor. Kitabın tarihini bilmek, ketebe okuyabilmek de
önemli. Kitabın baskısı, cildi hakkında bilgi sahibi olmalıdır sahaf. Mobilya
ve antika mobilya gibi düşün, her birinin alıcısı da satıcısı da farklıdır.
İşte, eserler arasındaki farkı, kıymet derecesini tayin edebilmek de illaki bir
formasyon gerektirir. Sarraflar (kuyumcu) gibi.
Sahaflık
yaparak para kazanılır mı?
Bu işten para
kazanılır neden kazanılmasın. Geniş bir mekâna ve oldukça çeşitli ve çok sayıda
kitaba ihtiyaç vardır. Günümüzde artık pek çok alanda olduğu gibi bizlerde
internet üzerinden satış yapabilmekteyiz. Bu şekilde örneğin, Sivas’ta sahaflık
yapan bir arkadaş Türkiye’nin pek çok yerinden geniş bir alıcı ağına ulaşmakta.
Aynı durum alıcı konumundaki kişiler için de geçerli. Ama ilgi daha çok öğrenci
ve akademisyenlerden gelmekte. Özel ilginin az olduğu kanaatindeyim, internet
üzerinden de klasik satışta da aynı durum söz konusu. İnternet kitapçılığının
pek çok artısı olsa da elbette bir kitabı görerek, hissederek almak her zaman
apayrı bir duygudur. Kitapçıları gezmek bir ritüeldir kimilerimiz için. Kitap
kokusu diye bir gerçek var.
Bir sahaf için değer kıstası nedir?
Değer kıstası her
eserin müşterisine göre belirlenen bir durum. Her eserin alıcısı farklı
olduğundan her eserin değerini belirleyen kıstaslarda birbirinden farklıdır.
Örneğin, bir eserin az bulunur olması ve satılabilme olasılığının yüksek olması
genel bir değer ölçütüdür. Sahaf için koleksiyonuna kattığı her eser özel olsa
da kendi ilgi alnından olan bir kitaba ulaştığında ayrı bir haz duyar. Raflara
dizilen her eserin bir gün sahibini bulacağına inanılır.
Bir
Sahaf’ın kitap, dergi gibi eserleri toplama, temin etme sürecini anlatır
mısınız?
Ankara özelinde
sınırlandıralım çünkü kitap temininde bulunduğunuz şehrin şartları hayli etkili
olmaktadır. Benim kitapçılığa başladığım yıllarda Denizciler caddesine kitap
getiren hurdacılardan elden alınırdı. Ankara’nın yeniden şehirleşme sürecine
girdiği ve merkezin Kızılay’a kaymaya başladığı yıllarda, şu an Abdi İpekçi
Parkının bulunduğu yerde Amerikan askeri üssü varmış, burada çalışan asker ve
ailelerine ait yabancı menşeli eser sahafların ellerine ulaşmıştır. Bu üs de
önemli bir kitap akışı kaynağı olmuştur Ankara için. Bunların haricinde, emekli
büyükelçiler, eski bakan ve milletvekilleri veya koleksiyonerler elden eser
çıkarmak istediklerinde bize haber verirler. Bu kişilerin vefatı gibi
durumlarda da yine sahaflara haber verilir, eserleri inceleyip satın almaları
için. Eski kitap yeni kitap gibi değildir. Bir yayınevine bağlı dağıtım ağına
sahip değildir. Sirküle edilemez. Ne kadar eski basım bir kitapsa o kadar
pahalı alınır ve satılır.
Kütüphanelerin
toplu bir şekilde elden çıkarılması gibi durumlar olabiliyor. Siz bu şekilde
toplu kütüphaneler alıyor musunuz?
Evet, haber
aldıkça ve almaya değer gördükçe kütüphaneleri toplu şekilde alabiliyoruz. Bir
önceki soruda bahsettiğim gibi durumlarda kütüphaneler satışa çıkarılabiliyor.
Bir arkadaşım kısa zaman önce Diyarbakır’da vefat eden şair İhsan Biçici‘nin
kütüphanesini almıştı. Kütüphaneleri toplu olarak almak hem daha ucuza gelir
hem de pek çok değerli eserle karşılaşma olasılığı artar. Ben en son Muallim
Halit Yaşaroğlu’nun kütüphanesinin bir kısmına sahip oldum. Yeğeni Aydın
Yaşaroğlu tarafından satışa çıkarılmıştı.
Mezat…
Nedir bu mezat? Sizin mezatlar hakkında düşünceleriniz nedir? Ankara’da bir
mezat kültüründen bahsedebilir miyiz?
1980’lerde
İstanbul’da yoğun bir mezat trafiği vardı. Hatta Sami Bey (Sami
Özel),”İstanbul’da kıyı şeridi boyunca boşaltılan her yalıdan bir kitapçı kitap
almaya gitti ve zengin oldu” diye anlatmaktadır. İstanbul’da yoğun bir kitap akışı
var bizde o yok. Bu eski malzemelerin “açık arttırma” yoluyla satışa çıkarılması
olayıdır kısaca “Mezat”. Bizim zamanımızda Ankara’da 50 civarında mezat tertip
ettik. Mezatlarda babam Ethem Coşkun “Münadilik” (Mezat’ı yöneten kişi) yapmıştır.
Müzayede ve mezat arasında ki en önemli fark sayıdır. Müzayedede mezatlara
nazaran daha az eser daha ayrıntılı bir biçimde anlatılarak satışa
çıkarılmaktadır. Ankara’da uzun zamandır mezat düzenlemedik. Mezat konusunu
daha ayrıntılı şekilde ele aldığım bir yazım önümüzde ki ay “Dergâh
Dergisi’nde” yayımlanacak.
Bir
de imzalı kitap meselesi var… Türk edebiyatından kimlerin imzasını gördünüz?
Benim şahsi
kütüphanemde; Orhan Kemal, Cevdet Kudret, Nurullah Ataç, Halit Fahri Ozansoy
imzalı kitapları mevcut. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın doktoruna imzalamış olduğu bir
kitabı da kütüphanemde yer almakta. Bunlar haricinde Sabahattin Ali’nin, Nazım
Hikmet’in imzalarını ve Özdemir Asaf’tan Peyami Safa’ya imzalı kitap görmüştüm
zamanında. İmzalı kitabı nadir ve özel yapan o kitabın imzalandığı kişidir,
çünkü o imza onun adına atılmış ve tektir. İki kişi arasındaki münasebetten
dolayı değerlidir imzalı kitap. Ünik nüsha deriz biz bu şekilde isme imzalanmış
eserlere.
Alınıp
– satılmasına aracılık ettiğiniz en eski tarihli kitabı hatırlıyor musunuz?
Sizin için kıymetli ve en eski kitap hangisi?
1729 yılında
kurulan İbrahim Müteferrikanın matbaasında basılan 17 eserden 14’ü Rahmetli
Turhan Polat’ta mevcut idi. Babam bu eserlerin satışında aracılık etmişti.
Kitab-ı Cihannüma, Gülşen-i Hulefa, Vankulu Lügatı bu eserlerden bir kaçıydı.
Eski
eşyaların önceki sahiplerinin yaşantısından, halet-i ruhiyesinden izler
taşıdığına ve bunu ilettiğine inanılır. Eski kitapların da önceki sahiplerinden
izleri bize taşıdığını söyleyebilir miyiz?
Elbette, sahafın
ilgi alanı zaten eski olan. Eski de yaşanmışlık demek değil mi zaten çoğu
zaman.
Hayatını
değiştirecek “o kitabı” arayanlar için ne söylemek isterdiniz? O kitap var mı
hakikaten?
Hayatı değiştirecek kitap…
Sanmıyorum. Yol gösterecek ya da çıktığınız yolda size eşlik edecek bir kitabın
varlığından hiç şüphem yok ama.
Şu
an hayatta olan yazarlar arasında okumaktan en keyif aldığınız isim kimdir?
İhsan Oktay Anar.
Kitapların
niteliğindeki değişim ile okuyucu kitlelerin niteliklerinde de değişim olduğunu
düşünüyor musunuz?
Şimdi kitapların
üzerlerine basıyorlar 100. baskı 150. Baskı, bilmiyorum ki bunlar doğru
rakamlar mı? Popüler kültür, popüler romanlar içinde de kendisi popüler olmuş
tipler var. Bu popüler kültürde, bence kültür ithali söz konusu. Orijinal
içerikler taşımıyor pek çoğu. Sahaflar pek itibar etmezler bu tarz şeylere.
Elbette yaşadığımız toplumun ve işimiz gereği alıp okuruz bu eserlerden de ama
sahaflar, popüler olandan ziyade eski olanla antika olanla alakalıdırlar.
Herhangi bir edebiyatçının terekesinden çıkan bir mektup, bir yazarın başka bir
yazara imzaladığı bir kitap veya yazdığı bir mektup gibi.
Kitap
fuarlarına sahaflar da katılmaya başladı son dönemlerde. Kitap fuarları
hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
İşlevsel olarak
bakarsak, internet kitapçılığı ile birlikte işlevlerini yitirdiklerini
düşünüyorum. Erişim rahatlığı ve fiyat olarak bakıldığında internet kitapçılığı
çok daha cazip. Lakin fuarlar bir kültürün ürünü ve her zaman kendine ait bir
kitleye sahip oldu, olmaya devam edeceğini de düşünüyorum. Sahaflar açısından
değerlendirirsek, fuarlarda hak ettikleri ilgiyi görmez sahaf stantlarındaki
ürünler. Yine de daha çok insana ulaşmak açısından hala geçerli bir yol fuarlar.
Fuarların en büyük farkı; eğer gelecekse yazar, yazara kitap imzalatmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.