14 Aralık 2018 Cuma

Tülü: “İstismara uğrama ileride istismarcı olmayı tetikliyor”


Uzman Psikolog İsmail Altan Tülü ile cinsel istismar ve cinsel saldırı suçlularının psikolojisini konuştuk.  İsmail Altan Tülü,  yüksek lisans tezinde “Çocuk cinsel istismarcılarında suç analizi” konusunu, doktora tezinde ise “Ergen cinsel suçlularda suça yönelik bilişsel çarpıtmalar ve erken dönem uyum bozucu aşamaların aracı rolü” konusunu ele almış. Tülü, şu an Türkiye’de cinsel saldırı suçlusunun psikolojisi ile ilgili çalışma yapan ilk ve tek psikolog.



 Adeviye UZUNOĞLU

Öncelikli bize istismarın ne olduğunu ve hangi olayların istismar sayıldığını anlatır mısınız?
İstismarı genel olarak örselenme diye tanımlayabiliriz. En genel kavramıyla, psikoloji zemininde düşünecek olursak işin içine duygusal istismar, psikolojik istismar, fiziksel istismar, cinsel istismar hatta ekonomik istismarı bile katabiliriz. Bu tabi ki alan yazınında yaşlı istismarı, engelli istismarı ve kadına yönelik istismar konusunda da genişleyebiliyor. Ama şöyle bir karışıklık var. İstismarı daha çok bir yetişkinin kendi hakkını ve davranışlarını yönlendiremeyecek bir çocuğa yönlendirdiği örselenme olarak tanımlayabiliriz. Burada da işin içine tabi ki çocuk kavramı giriyor. Çocuk kavramını yasal çerçevede tanımlayacak olursak, Türk Ceza Kanunu’nun 2005’te yürürlüğe giren tanımlar kısmının 6. maddesinin B fıkrasında, 18 yaşını doldurmamış her kişi yasa önünde çocuk olarak tanımlanıyor. Fakat günlük yaşantımızda yazılı ve görsel medyada yetişkinlere de istismar yapıldığı tarzında bir takım ifadeler söz konusu olabiliyor. Tabi ki bu okuyan kişi için kafa karıştırıcı gelebilir. Ama önemli olan istismarın çocuk boyutunun söz konusu olması. Yetişkinlerde de cinsel saldırı diyebileceğimiz yasa önünde tecavüzün ya da tacizin tanımlaması olarak geçen kısımlar söz konusu olabilir. Bizim için önemli olan burada 18 yaşını doldurmamış bireylere yönelik, çocuklara karşı yapılan her türlü örselenme diyebiliriz. Yani yetişkinlere karşı yapılan cinsel saldırı, taciz ya da tecavüz olarak adlandırılırken, 18 yaşından küçüklere yapılan saldırılar istismar olarak adlandırılıyor.
Kişilerin ekonomik durumu veya cinsiyetinin farklı olması cinsel saldırı ve istismar suçunun işlenmesinde bir etki yaratır mı?
Çocuk istismarcıları genel olarak evli insanlar da olabiliyor. Her türlü sosyo-ekonomik seviyede kişilerden de oluşabiliyor. Cinsiyet olarak kadın veya erkek olabiliyor. Cinsel yönelim olarak homoseksüel, heteroseksüel, biseksüel de olabiliyor. Yani bunun sadece alt sosyo-ekonomik düzeye vurgulanması biraz indirgemeci bir yaklaşım olabilir. Her türlü cinsiyette, cinsel yönelimi farklı olan insanlarda, her türlü sosyo-ekonomik seviyeye sahip kişilerde ve farklı kültürlerde görülebilecek bir olgu.
Son zamanlarda cinsel saldırı mağdurlarının maalesef çocuklar olduğunu görüyoruz. Bunun belli bir sebebi var mı?
Çocuk cinsel istismarcısını yetişkin bir insan olarak ele alırsak, karşısındaki kişinin sağlıklı anlamda bir yetişkin kadın olması gerekiyor. Onunla duygusal ilişkiyi, romantik ilişkiyi akabinde de her iki insanın da rızasıyla cinsel ilişkiyi başlatabilsin. Fakat çocuk cinsel istismarcısı böyle bir kapasiteye sahip değil. Doğal olarak karşısındaki yetişkin bir kadına normal bir cinsel ya da duygusal yaklaşım gösteremeyen kişi, erkek cinsel kimlik duygusunu tatmin edebilmek adına çok rahat manipüle edebileceği bir kişiye yöneliyor. Çok rahat manipüle edebileceği kişi de sonuç olarak çocuk oluyor. İşin içinde tehdit olabiliyor, korkutma olabiliyor ya da tırnak içinde ödüllendirme de olabiliyor. Ödüllendirme, çocuğun hoşlandığı herhangi bir oyuncak, yiyecek, kıyafet ya da para olabiliyor. Bilinenin aksine çocuk cinsel istismarcıları çoğunlukla çocuğun ya da ailenin tanıdığı bireylerden oluşuyor. Çok az bir kısmı çocuğun ya da ailenin tanımadığı kişiler.
Psikolojik olarak erkek cinsel kimlik duygusunun tatmini kişiyi cinsel saldırıya mı itiyor?
Aynen öyle, ama erkek cinsel kimlik duygusunu yerine getirebilme, esasında, hem cinsel saldırı hem de çocuk cinsel istismar suçunda tamamen doyum sağlamak. Birinde 18 yaş altına, birinde ise 18 yaş üstüne bir eylem söz konusu. İşin içinde karşıdaki kişi eşi de olabilir. Yasa her ne kadar 102. maddede cinsel saldırı suçunu tanımlasa da, eşe yönelik cinsel şiddet ya da tecavüzü sadece “mağdurun şikâyeti üzerine”  diye bir ibareyle açıklamış. Buradaki kasıt aile bağlarını koparmamak. Eşi her türlü şiddete razıysa bir cinsel mağduriyet cinsel yasa önünde taciz sayılmıyor.
Peki, çocukluk döneminde istismara uğrayan kişi büyüdüğü zaman istismara veya şiddete meyilli oluyor mu?
Bunu biz istismar döngüsü olarak adlandırabiliriz. Alan yazınında bu şekilde geçiyor. Genel olarak çocukluğunda bir cinsel istismara uğrama ile daha sonra bir cinsel istismarcı olma arasında ilişki söz konusu. Ranj %5 ile %75 arasında değişiyor. Tabi ki ranjın bu kadar geniş olmasının en büyük sebebi, çalışma yaptığımız örneklem grubunda kişinin verdiği bilgiyle sınırlı olması. Siz bu kişiye güven ilişkisi kurmadan, bu türlü bir soru yöneltirseniz, doğal olarak savunmacı bir tutum sergileyecek ve benim çocukluğumda böyle bir örseleyici yaşantı olmadı diyecek. O yüzden ranj %5 ile %75 arasında değişiyor. Benim yaptığım çalışmada da %35 oranında çıkmıştı. Buradaki sebeplerden birisi de tabi ki cinsel istismarın süresi, şiddeti, sıklığı, içinde şiddet içerip içermemesi, yakın bir kişi tarafından yapılıp yapılmaması gibi etkenler söz konusu. Bu tür faktörler devreye girdiğinde kişinin ileride, yetişkin hayatında, istismarcı olma ihtimali çok yüksek oranda gözüküyor.
Toplum içinde kullanılan “erkektir yapar, kadın hayır diyorsa o aslında evettir” gibi sözler taciz olayının yaşanmasında bir etki yaratır mı?
Biz bunu bilişsel çarpıtma olarak adlandırıyoruz. Esasında kişinin yaptığı eyleme bir savunma mekanizması kurmasıdır bilişsel çarpıtmalar. Yani mantığa uydurma ve kendini suçlu çıkarmama. Daha doğrusu kendini haklı çıkarma adına yaptığı bir takım hatalı düşünceler. Biz buna alan yazında bilişsel çarpıtmalar diyoruz. Benim doktora tezimin konusu da bu olacak. Zaten çocuğun kendisi istedi, kadın mini etek, yüksek topuk ayakkabı giydi, erkekleri cinsel yönden kışkırttı ya da çocuğa cinsel yönden istismarda bulunmanın zarar verecek bir durumu söz konusu değil tarzında bir takım, sayıları bir hayli fazla olan, bilişsel çarpıtmalar var. Buna bir nebze kültür de zemin hazırlıyor. Çocuğa karşı yapılan hiçbir eylem kabul edilemez ama kültür, ego ve benlik çerçevesinde kişinin psikolojisi, ben bunu yaptım doğal olarak suçlu değilim tarzında bir yapıda oluyor. Tabi ki bunun temelinde, erken dönem uyum bozucu şemalar dediğimiz, bir takım hatalı düşüncelere zemin hazırlayan yaşantılar söz konusu. Sadece bunu istismar mağduriyetiyle sınırlandıramayız. Yaşanan her türlü fiziksel istismar, duygusal istismar, aile içi şiddet, aile içi şiddete tanık olmak buna zemin hazırlayabilir.
Cinsel saldırı aniden gelen bir dürtüyle mi yoksa planlayarak mı gerçekleştirilir?
Genellikle çocuk cinsel istismarcıları organize diyebileceğimiz, planlı şekilde hareket ediyorlar. Çok az bir kısmı dürtüsel diyebileceğimiz, plansız hareket ediyor. Cinsel saldırı suçlarında da organize ya da dezorganize diyebileceğimiz şekilde hareket edebiliyorlar. Kişinin dürtüleri eğer yoğun bir şekildeyse, erkek cinsel kimlik duygularına karşı bir yetersizlik söz konusu ise, sosyal izolasyon dediğimiz yalnızlık, geri çekilme, her hangi bir işle meşgul olamama, aile bağı kuramama söz konusu ise kişi doğal olarak dürtüleri ile hareket ediyor. Zaten en sapkın grubu da bu kişiler oluşturuyor. Çünkü onlar tamamen dürtüsel davranan, dürtüleri ile hareket eden kişiler. Bir çocuk gördüğü zaman direk cinsel duyguları devreye giriyor. Yakalanma pahasına bile olsa cinsel eylemi hayata geçirmek için harekete geçiyor. Ben yaptığım yüksek lisans tez çalışmamda 11 tane cezaevi dolaştım. En büyük çocuk cinsel tacizcisi grubuyla orada karşılaştım. Orada suçlu ile yaptığım ayrıntılı görüşmede, suçlu şu şekilde bir itirafta bulunmuştu, “ Ben bir erkek çocuğu gördüğüm zaman dayanamıyorum. Kendimi harekete geçiriyorum. Hatta yakalanma pahasına bile olsa ben o çocuğu elde etmek için her türlü davranışta bulunuyorum. Son yaptığım eylemde de öyleydi. Çocuğu babası uğurladı ve o gün okulda tören vardı. Çocuk babasından ayrılır ayrılmaz arkasından gittim. Babasının bizi gördüğünü biliyordum ve beni fark ettiği an yüksek sesle sapık var diye bağırdı. Okul törenindeki tüm veliler üzerime üşüştü ve yakalandım” tarzında bir açıklama yapmıştı.
Saldırıda bulunduktan sonra mağduru öldürmek veya ortadan yok etme girişiminde bulunmak dürtüsel bir durum mu?
O esasında işin içine şiddet boyutunu da katıyor. Amaç mağduru yok etme. Yani delilleri yok etme. Öldürdükten sonra da cinsel eylem gerçekleştirebilir, cinsel eylemi gerçekleştirdikten sonra da öldürebilir. Bu kişinin psikolojik durumuna bağlı. Bu genel olarak kendini eğitmeyen, tırnak içinde söylemek gerekirse yaptığı işte ustalaşma gösteremeyen kişilerde oluşabilen bir durum. Bunun birçok örneğini yazılı ve görsel medyada görebiliyoruz. İşte mağduru bir apartman dairesinde veya inşaatta katletti diye. Bu hareket aslında yakalanmamak için delilleri yok etme düşüncesinden kaynaklanıyor.
Alkol ve madde bağımlılığı saldırıyı tetikleyen bir unsur oluşturur mu?
Tabi ki alkol ya da madde kullanıyor olmak büyük bir risk faktörü ama genel olarak mağdurlarda da alkol kullanım oranına rastlayabiliyoruz. Suçlu ben alkollüydüm hiçbir şey hatırlamıyorum deyip yasadan yararlanarak ceza indirimi alma adına böyle bir eylemde bulunabiliyor. Ama her alkol ya da madde bağımlısı cinsel suç işleyecek diye bir kanı söz konusu olamaz.
Peki, son olarak bu suçluların tedavisi mümkün mü?
Evet, mümkün. Fakat Türkiye’de bu konuyla ilgili henüz bir çalışma yapılmadı. Amerika, Hollanda gibi ülkelerde bu alanda çalışmalar yapılıyor. Bu suçluları kimyasal hadımla veya idamla bitiremezsiniz. Yıllarca hapiste tutarak düzeltemezsiniz. Bu kişiler hapisten çıktıktan sonra daha da yalnızlaştığı için saldırganlık dereceleri artıyor ve daha şiddetli bir şekilde tekrar bu suçu işliyorlar. Daha kalıcı bir çözüm getirilmesi gerekiyor. Bu konuda ben çalışmalar yapıyorum fakat destek göremediğim için ilerleme kaydedemiyorum. Psikolojik tedavisi mümkün olan bu kişilerin tedavisini gerçekleştirip sağlıklı birer birey olarak topluma kazandırılması gerek.
Cinsel saldırılar son yıllarda %80 oranında artış göstererek daha sık yaşanmaya başladı. Bu suçun işlenmesinde temelde insanların geçmişte yaşadığı olayların etkili olduğu görülüyor. Küçükken yaşanan cinsel istismar, büyüdüğünde kişiyi istismarcıya dönüştürüyor. Çocukların ve ailelerin üstünü örttüğü, görmezden geldiği her olay ileride daha büyük ve kötü olayların yaşanmasına sebep oluyor. Bu konu hakkında ailelerin daha bilinçli olması ve çocuklarına küçük yaşta gereken eğitimi vererek, istismarın önüne geçmeleri gerekiyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.