Masumiyet sizce kaybedilir mi yoksa kazanılır mı?
Rukiye ELMALI
Zaim Güvenç iyi bir senarist iyi bir yönetmen iyi bir oyuncu, çok yönlü
bakış açısıyla kendisini geliştirmiş entelektüel bir sanat adamı. Sanata
duyduğu aşkı, yeteneği ve emeğiyle harmanlayarak karşımıza çıkaran Güvenç, Melek
Yoksa Şeytan mı adlı yeni filmini anlattı.
Bu sektöre ilk nasıl adımı attınız?
Bu sektöre ilk nasıl adımı attınız?
Öncelikle oyunculukla başladım. Ve ardı ardına gelen bir dizi gelişme beni
en son yönetmenliğe kadar taşıdı. Gazi Üniversitesinde okurken bir hocamız bize
“Cümleleri görsel olarak düşünün” demişti. Ben zaten kendi sinema filmimi
yapmayı hep istemişimdir. Bu cümle başlangıç noktasıydı ve çok çalıştım.
Oyunculuk daha sonra kısa filmler, diziler, uzun metraj filmler geldi.
Senaryo yazarken nelere dikkat
ediyorsunuz?
Karakter oluşturmayı seviyorum. Toplumu ve yereli de göz önünde tutarak
ortaya bir şeyler çıkarıyorum. Tiyatro oyunlarını yazarken oyuncularıma göre
roller yazıyorum; onların bunları nasıl oynayacağını düşünüyorum. Güldürü ya da
dram her ne yazıyorsam; en çok gözlem gücünün süzgecinden geçmiş gerçeklik
duygusunun önemini iyice kavrayarak senaryolarımı oluşturuyorum.
Sinema ve tiyatro için senaryolar
yazıyorsunuz; peki tiyatro ve sinema senaryosu arasında farklar var mı?
Elbette var ama genel olarak bakıldığında oyunculuk özünde aynıdır. Mesela
teknik farklılıklar vardır. Tiyatro seyirci ile birebir canlı olarak icra
edilen bir sanat dalıdır. Tiyatro yazarken seyirci ile kontak kurmak önemlidir.
Sinema ise tüm sözcükleri görsel olarak düşünmeniz gereken bir sanat dalıdır.
Ve daha birçok fark vardır elbette! Örneğin hiç konuşmadan sinemada bazı
şeyleri görselliğin gücüne dayandırarak anlatmanız mümkündür.
Başrol oyunculuğunu sizin yaptığınız Melek
Yoksa Şeytan mı? Filmiyle vizyona girmeye hazırlanıyorsunuz, oyuncularınız
kimlerdi?
Kendi ekibimizdendi oyuncularımız! Deniz Güvenç, Merve Aslan, Gözdecan
Karaduman, Talha Yayıkçı, Sevgi Uz ve Akın Sevgör' le beraber rol aldık. Yine
Haluk Cömert, Bülent Aksoy, Hasan Ballıktaş ve Halil Esen.
Neden tüm oyuncularınızı kendi
ekibinizden seçtiniz?
Kendi ekibimizle çalışmak istedik hepsi bu! Emek ve gönül filmi oldu
filmimiz!
Tabi beğenen ve beğenmeyen de olacaktır. Sanatsal ve gerçekçi bir hikâye
bizimkisi! Büyük emekler sonucunda ortaya çıktı filmimiz! Halkımız filmimizi
bağrına basacak; bundan eminiz.
Film müziklerinizi kimler hazırladı?
Filmimizin müziklerini her şeyden önce OSSİ Müzik’in sahibi Sayın Hakan Eren’le
iletişim kurarak hazırladık. Sayın Eren hiç beklentisiz şarkıları bizlere
verdi. Şarkıların her biri çok değerli!
Funda, Soner Arıca, Ersan Erdura, Bilgen Bengü, Meral-Zuhal, Seçil Heper, Sadık
Karan, Merih Ermakastar gibi çok kıymetli şarkıcıların şarkıları filmimizde yer
almakta! Bunu Sayın Hakan EREN’e borçluyuz.
Ayrıca müzik konusunda Umut Şahin ve Deniz Şahin’in “Denge” adlı
eserleriyle Hakan Baykal ve Akın Sevgör’ün müzikleri de filmimize büyük katkı
sağladı.
Filminizi kısaca özetler misiniz?
İki kız kardeşin başından geçen olaylar üzerinden gelişen film aslında
toplumdaki bir çok karakterin hikayesini, ama daha çok çaresizliğini bizlere
anlatıyor. En başta Saadet'in dramatik hikayesiyle açılan film bir anda seyir
değiştiriyor ve bizler kendimizi iki genç kızın yaşamlarının içinde
buluveriyoruz.
Giderek içtenliğini, mücadele etme gücünü kaybetmiş bir toplumun içinde; hiçbir değere yaslanmadan öylece yaşayıp giden insanların hikayesi bu! Öte yandan iki genç kız; yani Nil ve Masal diğerlerinden farklı olarak filmin sonuna kadar mücadelelerinin izini sürüyorlar. Onların bu tavrı zaman zaman diğer karakterlerin dönüşümünü de sağlıyor elbette! Özellikle de Memo’nun!
Filmde olaylar öylesine gelişiyor ki; iki genç kız güçlerini tükettikleri yerde çıkışı birbirlerine tutunmakta buluyorlar. Tam da bu noktada Nil Masal'a Masal Nil'e dönüşüyor sanki!
Nihayet kahramanlarımız toplumsal baskılara inat; toplumun katmanlarını birçok zarı ard arda soyar gibi yaşadıkları sürecin sonucunda masumiyet duygusuyla buluşuyor.
Film seyircisine ‘’Masumiyet sizce kazanılan mı yoksa kaybedilen bir şey mi?’’ sorusunu soruyor. Bir başka deyişle soru şu Melek Yoksa Şeytan mı? Filmi izledikten sonra ruhumuzdan sökün eden duygular bizleri bir başka mecraya taşır mı taşımaz mı? Müthiş bir finalin ve sürprizlerin art arda yaşandığı filmi izleyin ve sizler karar verin.
Unutmayalım, masum bir niyet kocaman bir çığlıktır.
Giderek içtenliğini, mücadele etme gücünü kaybetmiş bir toplumun içinde; hiçbir değere yaslanmadan öylece yaşayıp giden insanların hikayesi bu! Öte yandan iki genç kız; yani Nil ve Masal diğerlerinden farklı olarak filmin sonuna kadar mücadelelerinin izini sürüyorlar. Onların bu tavrı zaman zaman diğer karakterlerin dönüşümünü de sağlıyor elbette! Özellikle de Memo’nun!
Filmde olaylar öylesine gelişiyor ki; iki genç kız güçlerini tükettikleri yerde çıkışı birbirlerine tutunmakta buluyorlar. Tam da bu noktada Nil Masal'a Masal Nil'e dönüşüyor sanki!
Nihayet kahramanlarımız toplumsal baskılara inat; toplumun katmanlarını birçok zarı ard arda soyar gibi yaşadıkları sürecin sonucunda masumiyet duygusuyla buluşuyor.
Film seyircisine ‘’Masumiyet sizce kazanılan mı yoksa kaybedilen bir şey mi?’’ sorusunu soruyor. Bir başka deyişle soru şu Melek Yoksa Şeytan mı? Filmi izledikten sonra ruhumuzdan sökün eden duygular bizleri bir başka mecraya taşır mı taşımaz mı? Müthiş bir finalin ve sürprizlerin art arda yaşandığı filmi izleyin ve sizler karar verin.
Unutmayalım, masum bir niyet kocaman bir çığlıktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.