Eğitim
politikaları, ülkenin siyasetini belirlerken başat bir anlam taşıyan ve tüm
topluma mal edilmiş bir anlam kazanıyor. Bir toplumun ileri seviyelere gelmesi
için ülke de eğitim esasının uygulanması ve bu uygulanma biçiminin iyice
tartışılması gerekiyor.
Türkiye’deki
eğitim politikalarını, içinde bulunduğumuz eğitim sisteminin sorunlarını,
öğretmenleri ve meslek örgütleri olan sendikal faaliyetleri, Eğitim ve Bilim İş
Görenleri Sendikası (Eğitim-İş) Genel Sekreteri Mehmet Altıntop ile
değerlendirdik.
Ülkedeki eğitimin
mevcut durumundan biraz bahseder misiniz?
AKP’nin
popülist politikaları ile birlikte öğretmenler sindirildi, bununla birlikte
demokrasi kültürü bitti. Eğitim sorunsalının, ülkemizde çığ gibi büyümesi ilk
önce öğretmenler üzerinden başladı öğretmenleri eğitim camiasından yok ettiler,
okul içinde yöneticiler siyasal ve yanlı davranışlar sergiledi bu da AKP’nin
memuru gibi oldu. Okul yöneticileri idareci görevinden uzak tam bir ‘’Ahlak
terbiyecisi’’ kesildiler, bilimsel eğitimi yok ettiler bunun yerine kaderci
anlayışı getirdiler. Ülkede okul yetersizliği derslik yetersizliği varken hiç
yok yere İmam Hatip okullarını topluma dayattılar, dayatma diyoruz çünkü
mahallelerde yapılan anketlerde orada yaşayan halk değil de cemaat vakıflarının
üyelerini burada halktan göstererek toplumsal anlamda bir talep diye önümüze
koydular.
Bir araştırma yaptınız,
öğretmenler gününde yayınlandı, biraz da ondan bahseder misiniz?
24 Kasım
Öğretmenler Günü nedeniyle öğretmenlerin ekonomik durumlarını ortaya koyan bir
araştırma. 33 ilde 1004 öğretmenle görüşerek yapıldı. Bunların yüz de 58’i
kadın yüz de 42’si erkek öğretmenler, önemli bir detay da verelim buna
görüşülen öğretmenlerin yüzde 75’i sendikasız yüzde 25’i ise sendikalıdır.
Burada öğretmenlerin mesleki kaygıları eğitim kaynaklı eksiklikleri üzerinde
duruldu, özelliklede araştırma sonuçlarında, öğretmenlerin çoğunun kirada
oturduğunu, esnafa, şahıslara, bankalara, borcu olduğunu, üçte birinin ek iş
yaptığını, anne babasından ya da arkadaşlarından maddi yardım aldığını hemen
hepsinin kredi borcu olduğu görüldü.
‘Öğretmen okullarının durumu içler
acısı’’
Eğitim sorunun
kökeninde ne var?
Önce de
söyledim sorunun kökeninde aslında sıralarsak; yöneticiler, öğretmen ve veliler
var bunları biraz açalım, eğitim sistemi belirlenirken yönetici konumda olanlar
bu konuya bilimsel ve tarafsız bakamıyorlar, daha küçüklükten başlanan eğitime
öğrencinin ideolojik olarak bir meta gibi görülmesi ve bu sorunun eğitim hayatı
bitinceye dek devam etmesi aslında zeminini oluşturuyor. Öğretmenler ise bu
sorunun aslında mesleği ele alınca değil Eğitim Fakültelerinde gördükleri
eğitimle başladığı söylemek daha doğru olur. Öğretmen yetiştiren okulların
bugünkü durumu içler acısı, keza bu okullarda öğrenciler öğretmenlik mesleğini
ilkeli bir şekilde değil de daha maddi ve oldubittiye getiriyor. Veliler ise
yaşanan onca sıkıntıya karşı hala sessiz kalıyor olması ve karşı çıkmaması bu
yaşanan olayları daha da derinleştiriyor. Eğitim sorunu, eğitimci olmayan
kişilerin elinde ayrı bir boyut kazanıyor, Milli Eğitim Bakanlığı
Komisyonlarında yer alan bu komisyonları yönlendiren bir güç var bugün Bilal
Erdoğan MEB’de toplantı yapabiliyor ve bakanlığa eğitim konusunda direktif
verebiliyor.
Eğitimde dinselleşme ve
beraberinde piyasalaşma hakkında ne düşünüyorsunuz?
Derslerde
ağırlıklı olarak Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri konulması ya da bu
dersin yoğunlaştırarak verilmesi, dersliklerde imam hatip okullarının
yaygınlaştırılması şunu da söyleyelim imam hatip olmayan okul da bile derslik
açıp sınıflar imam hatibe dönüştürülüyor. Öğrencinin elini kolunu kısıtlıyor
özellikle de yoksul semtlerde normal okulu bile olmayan yerlerde İmam hatip
ortaokulları liseleri açılıyor, bu okulların yetiştireceği bireylerin toplumun
ihtiyacını ne oranda karşılayacağı bir kenara ihtiyaç fazlası bir artışın
toplumda meslek dallarında bu okul mezunlarının sıklıkla görülebileceği
anlamına geliyor, felsefe, sosyoloji, tarih, edebiyat derslerine bu okulların
mezunları kaydırılıyor. Piyasalaşma konusunda ise özel okullara yapılan destek
yandaş eğitimin yaygınlaştırılmasıyla sonuçlandı. Eğitim desteği verilen
okullar yandaş kişilerin açtığı özel okullardan ibaret kaldı. Verilen eğitim
desteğinden ise öğrenci yararlanmadı belirlenmiş kişilerin çocukları faydalandı
diyebiliriz.
‘Öğretmenin kalitesini artırmak gerek’’
Bu kadar sorun varken
çözüm için ne yapmalı?
Üniversitelerin
Eğitim Fakültelerinden başlamalı, çağdaş üniversite olmalı özerk olmalı
üniversiteler, bilimi geliştirmeli. Sendikalar, iktidar yalakası sarı
sendikalar değil sorunları dile getirecek hak arayacak çözüm için uğraşacak
sendikalar olmalı. Tabi siyasal partilerden eğitime çok ciddi bir yönelme
olmalı. Soyut kavramlardan çok somut eğitim olmalı örneğin; Köy Enstitüleri,
Politeknik eğitim… Bilimsel bir kurum kurulmalı okuldaki müfredatı düzenleyecek
belirleyecek tarafsız bilimsel bir kurul olmalı. Yatırım olarak öğretmen
endeksli olmalı öğretmenin kalitesini geliştirmek gerekiyor.
”Öğretmenler kandırılıyor’’
Öğretmen
atamalarında yöneticiler hayal satmamalı, meslek dışı yönlendirmelerle
öğretmenler kandırılıyor. Öğretmen dağılımını iyi yapmalı 70 bin öğretmen
sözleşmeli, öğretmen yetiştirip sokağa atılmamalı. Öğretmen atamalarında bir çözüm ise şu
olmalı; maaş katsayısı 3600 olursa öğretmen emekliliği teşvik edilmiş olur, şu an
bile binlerce öğretmen emekli olmak istiyor ancak yeterli koşullar sağlamadığı
için mesleğe devam etmek zorunda kalıyor. Sınıflardaki öğrenci sayısı çok fazla,
özellikle de büyükşehirlerde kendini gösteriyor, buralarda sınıf 50 kişi ise
iki sınıf oluşturulmalı ve böyle bir sınıfa bakacak öğretmen sayısı ikiye
çıkmış oluyor hem de sınıf yoğunluğunu azaltarak kaliteyi de arttırmış
oluyorsunuz.
“Geleceğin öğretmenleri güç
karşısında eğilmemeli’’
Kırsalda
taşımalı eğitim ile köyler boşaltılmakta. Ekonomik desteklerle köydeki nüfus
tutmalı bugün köy nüfusu ortalama yüzde 20’lerde bu oran yüzde 30’a düşmeyecek.
Eğitim politikasıyla yerel hizmetler merkeze toplanması ile kırsal yapı
bitirildi.
Türkiye’de sendikalaşma
oranı nedir?
Türkiye’de
örgütlenme karşıtlığı var. Yanlı sendikalar resmi evrakmış gibi üyeye bir
dayatma uyguluyor, bu kadar yanlı ve taraflı olunamaz. Muhalif sendikaları
yaşatmamak için İl Milli ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinden müthiş bir baskı
var. Eskiye oranla yine de ülkede örgütlü mücadele bir nebze de olsa da
iyileşme gösteriyor. Her şeye rağmen yine de mücadele edilmeli, geleceğin
öğretmenleri güce karşı eğilmemeli.
Son olarak türbanlı bir
öğrenciyi ders almadığı için hakkında mahkumiyet verilen Renan Pekünlü ile ilgili görüşleriniz
nelerdir?
Renan Hocaya ceza verenleri kınıyoruz. Renan hocanın
yaptığı o günün mevcut yasaları ile ilgiliydi. Renan hoca görevini yaptı, bu
bir faşizan saldırıdır. Diğer hocalara
bir gözdağıdır bunun adı. Renan hocanın bir an önce özgürlüğüne kavuşması
gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.