Fidan GÖZAÇAN
Ruhsar
dizisindeki Müfit karakteriyle hafızalara kazanan Hakan Gerçek, yaklaşık otuz
yıldır tiyatroya emek veren bir oyuncu. ODTÜ oyunu sonrası Hakan Gerçek ile buluşup
tiyatro hakkında konuştuk.
2013-2014
sezonu nasıl geçti? Neler söyleyeceksiniz şöyle bir dönüp baktığınızda?
Tiyatro Gerçek, bu
sezon beş yıl aradan sonra kendi sahnesine kavuştu. Maya Cüneyt Türel
Sahnesi'nde hem kendi oyunlarımızı oynadık, hem de konuk tiyatroları ağırladık.
Bu bizim için hedeflerimizden birinin daha gerçekleşmesi anlamına geliyor tabi.
Kendi salonumuzun olması bizi pek çok açıdan rahatlattı ama bir o kadar da
zorluklar yaşadık… Yani bunu burada anlatsam senin saatlerini alırım. Sürekli
olarak bir sahneyi idare etmek ve orada bir hayat oluşturmaya çalışmak Türkiye
şartlarında gerçekten çok zor. Tabii bu arada diğer illere de turnelerimiz
oldu. Geçen yıl ve sezonlara baktığımızda seyirci sayımızda bir artış olduğu
kesin. Hele Ankara… Özellikle “Üstü Kalsın” gösterimizin üçüncü sezonunda
seyircimiz çok iyiydi. Genel olarak seyirci açısından iyi bir sezon yaşadık.
Ancak tiyatromuzun Beyoğlu'nun göbeğinde olması sebebiyle Beyoğlu'nda yaşanan
bazı olaylar bizi de etkiledi. Zaman zaman bazı oyunlarımızı iptal etmek
durumunda kaldık ama Türkiye gündemi bu sezon yeni başladığımız “Savunma”
oyunumuzun ne kadar güncel olduğunu gösterdi. Önümüzdeki sezonda da
seyircimizin bizi yalnız bırakmayacağını düşünüyorum. Hatta buna eminim sanılanın
aksine çok sıkı, benim tabirimle cin gibi seyirciler var.
Tek
kişilik oyunların kolaylık ve zorlukları nelerdir peki? Bu yıllardan beri damıtılarak
gelmiş bir soru. Tiyatrocuları da zaman zaman ikiye ayırıyor değil mi?
Ben tek kişilik oyun
oynamayı bir tür delilik olarak görüyorum. Günümüzde tiyatro yapmak zaten bir
delilik… Hele tek kişilik oyunlarla seyirci karşısına çıkmak çok ürkütücü…
Tırsıyorum ben hafiften hatta. Heyecanın tadı her seferinde ayrı… Sahnede
yalnızsın. Ama belki de bir anlamda kendimi var etmemin bir yolu benim için.
Tabii ki sizi izleyen seyirciler var, tabii ki arkanızda koskoca bir ekip var
ama sahnedeki yalnızlığınız çok fazla ve sığınacak bir tek kendi aklınız ve
yüreğiniz var. Yandınız yani, başarmak zorundasınız enerjinizi akıtmak kişinin
aklına ve yüreğine geçirmek durumundasınız.
‘Hukuk’,
‘adalet’ ve ‘demokrasi’ gibi kavramların, bir zaman sonra nasıl insanların
tekelinde tuhaf bir şekilde değişebileceğinin altını çizen “Savunma” oyununun
sahnelenme sürecinden bahseder misiniz?
Ben “Savunma” oyununu
iki sene önce düşünmeye başladım. Ama bu sezon oynadıkça gündem “Savunma”
oyunun ne kadar doğru bir seçim olduğunu bana gösterdi. Tabii ki keşke bu kadar
güncel hale gelmeseydi ancak ne yazık ki ülkemizde yaşanan bazı adaletsizlikler
oyunumuza hizmet etti. Fena güzel kardeşim, olanlar, duyduklarımız ve gördüklerimiz...
Hukuk ve adalet insanların tekelinde değişiyor mu sence hele sen de düşün. Bak
gülümsüyorsun evet yüzyıl önce Amerika'da yaşanan bütün olaylar, bugün
Türkiye'de yaşanmakta. İşçi hakları, sendikalar, ırkçılık, haksız
yargılamalar ne yazık ki Türkiye'nin gündemini oluşturdu. Oyunumuz da birebir
bunlardan bahsediyor. İnsan haklarını düşünmeyen sistemler mutlaka çökecektir.
İnanıyorum buna. Oyunumuzun kahramanı savunma avukatı Clarence Darrow, yaşamı
boyunca bunun mücadelesini vermiş. Yani yine burada bir portreyi anlatırken,
fondaki tarihi görmek seyircimizi aydınlatıyor ve günümüzle bir bağ kurmasını
sağlıyor. Umarım tüm dünya üzerindeki adaletsizlikler ve haksızlıklar son
bulur. Bunu diliyor yine de karamsar olmamaya uğraşıyorum.
Türkiye
tiyatrosunun sorunu nedir sizce ve neler yapılabilir? Yeni dünya
diyalektiğinde, tiyatronun hangi koşulları çözmesi gerekir? Nerelerden başlamak
ya da, soruyu böyle de sorabilirim.
Türkiye'de çok
yetenekli oyuncular ve yönetmenler var. Son dönemde yeni biçimler denenmekte.
Teknolojiden daha çok yararlanılmakta. Bambaşka şeyler ortaya atılıyor.
Ancak tabii ki bütün bunlar maddi imkanlar çerçevesinde oluyor. Devletin ve
özel sektörün tiyatrolara çok daha fazla katkıda bulunması gerekir. Ama bu da
sanırım toplumdaki sanat sevgisiyle ve bilinciyle gerçekleşecektir. Siz
toplumunuza böyle bir bilinç aşılamadıktan sonra şartlar çok daha
zorlaşıyor. Bilinç dediğin şey müthiş zor oluşuyor. Sen tiyatro
sahnelerini AVM yapmayı kafaya koymuş insanlara bilinç desen yüzüne bön bön
bakacak. Tiyatronun bir ihtiyaç olduğunun düşünülmesi gerekiyor, lüks değil. Ha
bu lüks mevzusu benim canımı sıkar. Halk tiyatroya mı gidecek? Gidecek kardeşim
gitmeli, ihtiyaç bu. Bu da sizin toplumunuzda insana verilen değerle doğru
orantılı sanıyorum. Etrafınıza baktığınızda hiçbir konuda insanın değerli
olduğunu görmüyorsunuz. Klişe bir eğitim sistemiyle çocukları küçük yaştan
itibaren eğitiyorsunuz, yaratıcılıklarını geliştirmiyorsunuz, sanat sevgisi
vermiyorsunuz, sonra da bütün bunların sonucunda tiyatronun ve diğer sanat
dallarının yayılamadığını görüyorsunuz. Bunun için bu işten anlayan
yöneticiler, sanatı seven ve sanatın bir gereklilik olduğunu düşünen
yöneticiler gerekir. Tiyatronun gelişmesi için elini taşın altına koyan birçok
tiyatrocu arkadaşım var. Özellikle son dönemde genç arkadaşlarımı bu yönde çok
takdir ediyorum ve bu da ileriye dair umutla bakmamı sağlıyor. Herhalde en
önemli şey işinizi yılmadan, sabırla iyi yapmaya çalışmak.
Gençlerin
başı çektiği yeni oluşum tiyatroları nasıl görüyorsunuz ve bazı üstatların bu
gençlere karşı olumsuz tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben genç tiyatrocu
arkadaşlarım için çok olumlu düşünüyorum. Zaten Gezi olaylarından sonra ne
kadar kaliteli bir gençlik olduğunun farkına da vardım. Hepsi pırıl pırıl,
barışçıl, aydınlık insanlar. Bazı üstatların olumsuz yaklaşımlarını olumsuz
görüyorum. Kim bir de onlar yahu? Söylesene hele.
Üstü
kalsın Cemal Süreya şiirleri 16-18 Kasım arasında Ankara idi. Ankara'da nasıl
bir izleyici var? Nasıl Ankara?
Ben Ankara'yı çok
seviyorum. Gri şehir falan denmiş ya hep, orasını bilemem ama sanat sever
insanı vardır. Tiyatro izleyicisi kabuklaşmıştır. Hele ki öğrenciler tiyatro
izlemez gibi bir durum hiç yok. ODTÜ’ye geldik, müthiş doyumlu sohbetler
yaşadık arkadaşlarla. Bak senle de doyuma ulaştık sanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.