10 Aralık 2015 Perşembe

Bozkurt: Basının hür olması için ülkedeki sistem değişmelidir



“Ülkede şu an gazetecilik yapılmıyor” diyen Fox TV Ankara Temsilcisi Sedat Bozkurt ile gazetecilik mesleğini ve basın özgürlüğünü konuştuk.
Dilek ÇOMAKÇI
Meslek yaşantınızdan bahseder misiniz?
Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’ndan mezunum. 28 yıllık gazeteciyim. İlk olarak Günaydın gazetesinde başladım. Uzun yıllar siyasi partiler muhabirliği yaptım. Daha sonra haber müdürlüğü ve temsilciliği yaptım.9 yıldır Fox TV’nin Ankara temsilciliğini yapıyorum. Üç tane meslek örgütüne üyeyim; Çağdaş Gazeteciler Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Parlamento Muhabirleri Derneği. Aynı zamanda Türkiye’de bir resmiyet kazanmadığı için sadece bir birim olarak var olan Avrupa Gazeteciler Birliğine üyeyim.
AKP iktidarı ile geçmiş zamanlarla kıyaslandığında medyada nasıl bir değişme oldu?
Tüm dünyada medya –siyaset, medya-devlet ilişkileri sorunludur. Bu sorun Türkiye’de de vardır. Türkiye’deki medya-siyaset ilişkisi 12 Eylül darbesi sonrasında bozulmuştur. Turgut Özal’ın devreye girmesiyle bu bozulma daha kurumsal bir hal almıştır. Gazetecilik dışında bölümler okuyanlar bu sektöre girmiştir. Bu durumda Gazetecilik faaliyetini siyasal iktidar karşısında zafiyete uğratmıştır. Nitekim Özal kendisine muhalefet eden gazetecileri ortadan kaldırmak için gazetecilik faaliyetlerini pahalı bir hale getirdi. İthal kâğıt kullandırttı. Bunun adını da iki buçuk gazete diye koydu. İki buçuk gazete Türkiye’ye yeterliydi,  başka gazeteye gerek yoktu. Diğer gazetelerin bir bölümünün kendi kontrolünde olması gerekiyordu. Gazetecilik dışında var olan sermayenin sektöre girmesi siyasal iktidarlarda pozisyon olarak devam etti.  ANAP döneminde ANAP’lı gazeteler oldu. DYP döneminde DYP’li gazeteler oldu. Bunun nedeni de patronlarının medya dışındaki işleri ve o işlerin siyasi iktidarla olan ilişkileriydi.
AKP’de şöyle bir şey gördük; ilk kez mülkiyeti AKP’nin kendisinde, AKP’nin genel başkanında olan medya grupları ortaya çıktı. AKP döneminde basın açısından ortaya çıkan en vahim tablodur. Siz gazeteciliğinizi iktidara karşı yaparsınız, gazete iktidarın elindeyse orada gazetecilik yapamazsınız. Türkiye’de şu an gazetecilik yapılmıyor.
İnternette bir röportajınızı okudum Sabah gazetesinde uğradığınız bir haksızlıktan bahsediliyordu. Hangi dönemde nasıl bir haksızlıktı?
2003 yılı AKP’nin siyasal iktidara yeni geldiği dönem. Gazetecilik dışında gelen bir sermayenin sahip olduğu bir yayın organında çalışıyordum. Ben ATV’de çalışıyordum. Haber müdürüydüm. Basın -İş yasasına uymayan bir sözleşme imzalamamızı istediler. Geçmişe dönük bütün haklarımızı aldığımıza ilişkin bir ibraname vermemizi istediler. Durduk yere patron bu isteklerde bulununca güvensizlik duyduk. Tabi ki bunların hiçbirini imzalamadık.
Sonuçta beni Diyarbakır’a sürgün ettiler. O dönem 14 kişinin işine son verildi. Galiba medyada gösterilen en son direnmeydi.
Basın özgürlüğünün ölçütü nedir?
Özgürlük sınırsız değildir. Doğal olarak basın özgürlüğü de sınırlığıdır. Basın özgürlüğü bireyin özgürlüğünde başlar. Birey ne kadar özgürse, o ülkenin basını da o kadar özgürdür. Özgürlük dediğiniz şudur: elinize bir haber geldiği zaman onu sadece kamu yararını kriterine göre değerlendirirsiniz. Medya tarafsız değildir, halktan yana taraftır, ama bağımsızdır. İşte burada bağımsızlık devreye girer. Ben bu haberi yayınlarsam patronla ilişkilerimi etkiler mi diye düşünürseniz gazetecilik yapamazsınız. Medyanın özgürlüğü burada başlar. Eline haber geldiğinde sadece habercilik kaygınız varsa özgürsünüz.
Türkiye’de basın özgür değil, her yıl birçok gazeteci hapse giriyor. Bu durum nasıl önlenir?
Ülkede hukuk varsa, demokrasi varsa zaten basın özgürlüğünü bile konuşmazsınız. Ama bunların hiçbiri yoksa zaten basın özgür değildir. Mehmet Baransu içeride tutuklu. Komik bir tutukluluk biçimi var. Gizli bir belgeyi açıklamadan tutuklanıyor. Bunu yargılayan hakim bile belge gizli olduğu için göremiyor. Yani böyle bir gizli belge var mı, o bile belli değil. Oysaki gazetecinin görevi gizlileri açığa çıkarmaktır. Siz ajanlık yapmakla gazeteciyi suçlayamazsınız.
Gazeteciler özgürlüklerini kazanmak, haklarını kullanmak için bir araya gelir mi?
Zor bir durum.  Çünkü gazetecilik bireysel üretim rekabetine dayalı bir meslek. Türkiye’de bir örgütlenme sorunu var. Sadece medyadan söz etmiyorum. İşçilerin  yüzde 5’inin sendikalı olduğu bir ülkeden söz ediyoruz. Avrupa’da bir kişi ortalama 3 örgüte üye, Türkiye’de 1000 kişinin bir tane örgüte bile üye olmadığına bakarsak, arada müthiş bir uçurum var. Türkiye’nin kurtuluşu örgütlü toplumdur. Herkes örgütlenecek mesleki örgütler olacak, sendika örgütleri olacak. Örgütlerle katılımcı bir demokrasi elde edersiniz. Başka türlü olmaz. Türkiye Gazeteciler Sendikası var. Disk’inde bir Basın-iş’i var. Bunların toplu sözleşme için yetki aldıkları, örgütlü oldukları bir tane kurum yok. Örgütlülük sözde kalıyor. Dernekler var ama sendikalar gibi yaptırım olanağı olan güçler değil. Örneğin basın kartı Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün sekretaryasında örgütlerin temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından veriliyordu. Bir yönetmelikle Basın Yayın Enformasyon bunu ben vereceğim dedi. Bu çok sakıncalıdır. Bugüne kadar dünyadaki gibi bunu şöyle çözmeleri lazımdı. Basın kartını sendikalar verir.
 Solcu bir gazeteci olarak Ak Parti ile ilişkileriniz nasıl?
 Çok iyidir. Mesela Abdullah Gül evime gelirdi. Bu, 1991 yılında başlayan gazeteci-haber kaynağı ilişkisiydi ve daha sonra farklı bir boyuta geçti. Ertuğrul Günay ile ilişkilerim çok iyi ve daha eskidir. Bunları söylerken yandaş gazetecilik yaptığım gibi bir sonuç ortaya çıkmasın. Gazeteciliğin muhalif bir iş olduğunu iyi bilirim, en muhalif gazetenin temsilciğini yaptım. Buna rağmen her kesimle ilişkilerimi sağlam bir şekilde muhafaza ettim. 
İş hayatınızda  ‘keşke’leriniz oldu mu?
İlla ki olmuştur, ama bugün buradaysam keşkelerim sayesinde buradayım. Pişmanlığım olmadı.
Geleceğin gazetecilerine önerileriniz neler?
Gazeteci olmak çok zorlaştı. Habercilik kaygısı azaldı. Birçok kurum gazeteciye ihtiyaç duymuyor. Bunun için gazeteci adayının farklı olması lazım. Kendini geliştirmeli, iyi derecede İngilizce bilmeli, ısrarcı olmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.