17 Aralık 2015 Perşembe

YAŞ 90: YOLUN YARISI


Bireyin fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden tam bir iyilik durumunda olması, vücut esenliği, esenlik, sıhhat, afiyet. Sağlık, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde böyle tanımlanmakta.  Ancak günümüzde birçok kişi sağlığını hiçe saymakta, günlük hayatın koşuşturmasında sanki önemli bir konu değilmiş gibi sağlığa yeterli önem verilmemekte.  Mustafa Haspolat 90 yaşında sağlıklı, zinde ve  hala kendi alışverişini yapacak kadar dinç bir birey. İş ve İşçi Bulma Kurumu bugünkü adıyla Türkiye İş Kurumu(İŞKUR) eski müdürü Mustafa Haspolat ile 90 yaşına gelmesinde önemli rol oynayan konular ve sağlık üzerine konuştuk.
 Aykut KOÇ
Sağlıklı yaşam fikri çocukluğunuzdan itibaren nasıl oluştu?
İlkokulda herkesten hareketliydim. Sadece ilkokulda değil kendimi bildim bileli hareketli biriydim. İlkokulda özellikle daha fazla hareketliydim. İlkokul öğretmenim Makbule Hanım, alfabe kitabındaki Afacan Kaya öyküsündeki Kaya karakterini bana benzetirdi. Babamın Adı Timur Kaya’ydı. Bu sebeple Makbule Hanım da bana Kaya diye seslenmeye başladı. Hala Sivas’ta bana Kaya diyenler vardır. Ancak o yaşlarda tabi sağlıklı olmak için hareketli değildim. Yani sağlıklı olayım düşüncesiyle yapmıyordum bunları. Hoplayan, zıplayan yerinde duramayan bir adamdım, ama o günlerden bugüne hareketli yaşam özellikle spor benim bu yaşa gelmemde en önemli etken oldu.
Hayatınızda sporun öneminden ve uğraştığınız sporlardan bahseder misiniz?
Sağlığa değer verme fikri sporla başladı. 15 yaşında atletizme ve futbola başladım. Özellikle bu iki spor dalının hayatımdaki önemi büyük. Sivas’ta 100 ve 200 metrede birincilikler kazandım. Spor sayesinde sigara ve alkolden uzak durdum. Erken dünyaya gelmeseydim büyük bir futbolcu olacağımı düşünürdüm. Futbolcu olamayınca ben de hakemliğe merak saldım. Futbol, basketbol, voleybol, halter, atletizm hakemlikleri yaptım. Kars’ın ilk resmi futbol hakemiyim. Sporla uğraşırken aynı zamanda sporu geniş kitlelere kazandırmak, insanları bilinçlendirmek adına girişimlerde bulundum. Bu bağlamda Sivasspor’un kurucuları arasında yer aldım.
Sporla uğraştığınız zamandan günümüze neler yiyip neler içtiniz, hangi gıdalardan uzak durdunuz?
Her şeyi yedim ama zamanında ve doğal haliyle yedim. Yoğurtlu çorba, Sivas tabiriyle ayran aşı ve sulu köfte vazgeçilmezlerimdir. Yoğurt ve ayranı eksik etmem. Havuç, şalgam, lahana, turp, bal, kuru fasulye, nar, yarma, nohut olmazsa olmazlarımdır. Ekmek fazla yemem, günde 1-2 dilim. Gazlı içecek içmem de sevmem de. Bunların Amerika’nın uyuşturucuları olduğuna inanırım. Alkol tüketmem, şekerle çok aram yoktur. Akide şekeri hariç tabi. Genel anlamda endüstriyel şekerden uzak dururum. Balığın yararlı olduğunu bilirim ama kokusunu sevmediğim için yemem. En az 8 saat uyumaya vaktinde yatıp kalkmaya çok dikkat ederdim. Artık yaşlandığım için en fazla 6 saat uyuyabiliyorum. Tüm bunların yanında tüketilen gıdalar ve içilen içeceklerin dışında sağlığımı borçlu olduğum konulardan biri de gazete okumak. 15 yaşımdan beri her gün gazete okurum. Yaşıtlarımın çoğu ya Alzheimer ya da hayatta değiller. Benim bugüne gelmem de özellikle zihinsel sağlığımı korumamda gazetenin yeri başkadır.
15 yaşında bir çocuk gazete okumaya nasıl başladı? Gazete okumak size neler kazandırdı?
Bir gün bir büfenin önünden geçerken tesadüfen kafamda bile yokken gazete aldım. O zamanlar dört sayfalık bir gazete çıkıyordu. Gazetenin adı Karagöz’dü. Yıldırım Beyazıt ve Timur arasında olan savaşın hikayelerini okurdum. İkisi arasında olan savaş beni çok etkilerdi. Askerliğim süresince de gazete okumayı hiç bırakmadım. 15 yaşında o gün gazeteyi alırken duyduğum heyecan hala devam eder. Şu an hala günde iki gazete okuyorum. Ölene kadar da bu böyle devam edecek. Gazete okumak bana güncel kalmayı, sevdiğim insanları okumayı, dünyaya eleştirel gözle bakmayı öğretti. 
Hayatımda asla denemediğim ve denemem dediğiniz bir şey var mı?
En başta sigara. Sigaranın tadını bile bilmem asla içmedim bu saatten sonra da içecek halim yok zaten. Bizim zamanımızda trenlerde, otobüslerde, ve birçok toplu taşım aracında sigara içiliyordu. Bunlar topluma büyük zararlar verdi. Çoğu kişide içmese dahi birçok hastalık meydana geldi. İnsanlar yaşlı, hamile, çocuklar zarar görür demeden sigara içerlerdi. Kendilerine verdikleri zararı söylemiyorum bile.
Son zamanlarda yaptığınız bir aktivite var mı?
Sabahları kalkar kalkmaz evimin karşısındaki markete uğruyorum. Gazetelerimi alıp eve dönüyorum. Gazetelerin sağlık sayfalarını kesip ajandama yapıştırıyorum. Gidebilirsem arada pazara gidip alışveriş yapıyorum, çocuklarımla, torunlarımla vakit geçiriyorum.
Teknoloji hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Sizin gençliğinizde de bu denli gelişmiş bir teknoloji olsaydı ne düşünürdünüz?
Bir kere cep telefonu lanet bir icat. İnsanları hasta ediyor ve kimse bunun için bir şey yapmıyor. Yatak odası lambaları da aynı şekilde. Eğer benim gençliğimde de bu denli gelişmiş bir teknoloji olsaydı mümkün değil bu yaşa gelemezdim. Bilgisayarlar ve adını bilmediğim birçok alet aynı şekilde zararlı geliyor bana, çünkü tüm bunlar gençleri esir almış durumda. Ancak faydaları yok mu, elbette var. Saatlerce bunlarla uğraşmak yerine belli anlarda gerekli hallerde kullanılırsa son derece yararlılar.
İnsanlara, özellikle gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Sigara asla içmesinler. Alkolden uzak dursunlar. Yaşamı sevsinler, dünyaya, hayata, insanlara sevgiyle bakmayı, olumlu yönleri görmeyi öğrensinler. İş hayatlarında dürüst olsunlar, manevi yönlerini güçlendirsinler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.