9 Aralık 2014 Salı

Tayfun Öztürk: Çağlararası bir köprü kurmak istiyorum




Serhat BİRGÜN




Her şey aslında soğuk bir kış gününde komşu çocuklarının izlediği çizgi filmin cama yansıması ile başladığını söylüyor kendisi. Bugünlerde sinemaya yeni bir soluk ve renk getirmenin peşinde Tayfun Öztürk. Ankara’da ilk yapım şirketini açtığı halde bir yapımcıdan çok bir yönetmen olarak bilinmesinin kendisini ne kadar mutlu ettiğini anlatıyor. Ankara dogumlu olan Tayfun Öztürk, Atatürk Üniversitesi’nde baslayan Sinema ve TV serüvenini, Akdeniz Üniversitesi’nde yüksek lisans yaparak tamamladı. Lisansını tamamlarken, Sınav Kolejinde Sinema eğitimleri verdi. Hedeflerine ulaşmak için, Los Angeles'a sinema eğitimi almaya gitti. Yurda döner dönmez, Bursa’da Fikri Münasebet Film yapım şirketinin Reklam Departmanında yönetici olarak çalışmalar yaptı. Daha sonra Böcek Yapım’da bir yıl freelance yönetmen olarak çalıştı. Bu süreçte Mustafa Sandal, Şebnem Ferah ve Kenan Doğulu ile klip çalışmaları yaptı. Eve Dönüş-Sarıkamış 1915, Kelebeğin Rüyası sinema filmlerinde çalıştı ve çeşitli reklamlarda görev aldı. Hayallerini gerçekleştirmek ve düşünceleriyle yeni dünyaları keşfetmek için yelken açan Öztürk, kendi şehri olan Ankara’ya gelip Pasific Film’i kurdu. Burada yaptığı çalışmalarla Türk sinemasına yeni yetenekli yüzler kazandırmanın gururunu yaşıyor. 

Sinemayla ilgilenmeye nasıl başladınız?
Sinemaya olan ilgim 80’lerin sonunda, evimizin inşaat halinde olmasından dolayı iki yıla yakın bir süre elektriksiz kaldık. İki yıllık süre içerisinde komşuların evlerinin önünde camlara yansıyan televizyonların görüntülerine bakarak çizgi film ve filmler seyrettim. İnanın o soğukta izlediğim çizgi filmlerin hazzını hiç bir sıcak ortamda bulamam. İki yıllık zaman zarfında rahat rahat televizyon izleyememenin ve sinemaya gidememenin eksikliği ve o edimi gerçekleştirebilme tutkusu 90’lı yılların ortasında bir ideale dönüşmüştü. Dünya’nın diğer ucunda benim öyküme benzeyen insanların yaşamlarına küçük bir renkli dokunuş yapmak istemekteydim ve sonuç olarak küçücük bir bucakta yaşanılan olayın küresel köy kavramı içerisinde dünyanın bilinmeyen yaşanmışlıklarını armağan etmek istiyordum. Bunu yaparken sadece yazıyı, şiiri veya fotoğrafı tek başına kullanmanın yetmeyeceğinin farkındaydım. Bildiğim bir şey vardı, o da bu saydıklarımın hepsini içinde barındıran sesli videonun kullanılmasıydı. Sinemaya duyduğum özlem ve saygıyı Tayfun Öztürkçe anlatarak geleceğe bir miras bırakmak benim yegane temelimdir. Yaşadıklarımı emeğim ile birleştirerek çağlar arası bir köprü kurmak istedim. Hiç şüphesiz ki iletişim aracım da en büyük tutkum olan sinema oldu.
Sinemanın sizdeki anlamı nedir?
Sinema benim için çok ayrı bir anlam taşıyor. Tıpkı beden ve ruh gibi… Görünen ve görünmeyen varlığınız. Görünmeyen tarafımda içsel olarak bir şeyler beni sinemaya yönlendiriyor veya çekiyorsa bunun cüzi irademle olmadığı kanaatindeyim. Sinema her şeyden önce bildiğimiz bütün sanat disiplinlerini içinde barındırabilen tek sanat dalı. Keza müzik ve edebiyat gibi yoğun ilgi gören sanat dallarının bunda payı küçümsenemez. En çok ulaşılabilirliği olan sanat dalının müzik olduğu kanaatindeyim. Ancak sinema işitsel ve görsel yönü, bilgi ve düşünceden beslenebilmesi nedeniyle daha güçlü bir etkiye sahiptir. Beyaz perdenin içindeki yaşamın kabul görülmüşlüğü de sonuçta insana ait izafi bir hakikattir. Anlamlandırılan yaşamda sinema, günlük hayatın önemli bir parçasıdır. 
Türkiye’deki sinema seyircisinin genel profili hakkında neler düşünüyorsunuz? “Sinema” doğru tanımlanabiliyor mu sizce Türkiye’de.
 Sinema büyük bir sanattır. Sanat düşündürür, sorgulatır, öğretir ve de eğlendirir. Bizim ülkemizin sinema seyircisinin bu sanatın daha çok eğlenceli yanıyla ilgilendiğini düşünüyorum.
Dizi ve filmlerin sonunda hep yönetmenin ismi yazıyor ama kimse tam olarak bilmiyor, bir yönetmen ne yapar?
Yönetmenin yaptığı bir sürü iş var. Tabii ki her şeyi kendisi yapmıyor. Ekip çalışması nihayetinde. Görüntü yönetmenimiz de çok önemli, yardımcı yönetmenimiz de sanat yönetmenimiz de. Hepmiz bütün halinde olduğumuzda güzel bir şey çıkartabiliyoruz.
İyi bir yönetmen nasıl olmalı?
Bence iyi bir yönetmen oyuncuyu güzel dengeleyebilen yönetmendir. Oyuncu sahnesine bakar, o sahneyi en iyi şekilde icra etmek için uğraşır. Yönetmen bütüne bakabilen kişidir. Oyuncu sadece o an içinde bulunduğu sahneye bakar. Yönetmen oyuncuyu törpüleyen kişidir.
Törpüleyen derken?
Örneğin: “burada daha yüksek oyna çünkü iki sahne sonra bu şuraya etki edecek veya burada oyunu düşürmen lazım çünkü sonrasını çektik ve böyleydi” tarzı uyarılarda bulunmak ve oyun dengesini kurmak gibi. Onun dışında senaryo geldiğinde yeni bir mekan varsa hayal ettiği şeyi yapıma anlatır ve yapım onun için uygun mekan alternatifleri getirir ve onun içinden doğru mekanı seçer. O da çok önemlidir.
Okullarda hep öğretilen sinema akımları vardır ya, sizin sinemanıza da yansıyan akım hangisi?
İtalyan Yeni Gerçekçilikten tutun da Dışavurumculuk akımına kadar… Bunların tabi ki yansımaları oluyor, belki de farkında olmadan oluyor. Gölgeleri, ışığı kullanma biçimim, oyuncuları yönlendirmem de belgesele yakın bir şekilde. Bu da benim İtalyan Yeni Gerçekçilik akımından etkilendiğimi gösteriyor.
Filmlerle ilgili Türkiye’de ve dünyada birçok festival düzenleniyor, bu festivallerden sizin için en önemli olanı hangisi ve sizin özellikle katılmak istediğiniz özel bir festival var mı?
Film festivallerinin ambiyansı gerçekten sinemaya tekrar aşık eder insanı. Dünya üzerinde düzenlenen en önemli film festivallerinden birisi Cannes Film Festivalidir şüphesiz. Ben de dünya üzerinde nam yapmış bu festivale katılmak ve bu film festivalinden ödülle dönmek isterim, bunu her yönetmen ister. Türkiye’de ise Altın Portakal ve Altın Koza film festivallerinden ödül almak güzel olurdu. Altın Portakala daha önce bir kaç kez gitme fırsatım oldu.
Geçtiğimiz yaz dönemi içerisinde ‘‘Jargon’’ ve ‘‘Kaybolan Cennet’’ adlı iki adet uzun metraj filmin çekimlerini tamamladınız. Bu filmleri vizyonda görecek miyiz yoksa ilk hedefiniz festivaller mi?
En başından beri kafamdaki öncelik hep festivallere katılmaktı. Jargon ve Kaybolan Cennet filmleriyle de tüm festivallere başvurumuzu yapacağız. Umarım önümüzdeki sene Altın Palmiyeyi ben kaldırıcam.
(Gülüşmeler)
Gişe başarısı bir filmin iyi olduğunu mu gösterir?
Bence asla göstermez...
Şunu sormak istiyorum aslında, ülkemizde son yıllarda çekilen filmlerle sinema çok iyi bir çıkış yakaladı. Sizce bunun sırrı ne? İyi oyuncular mı, iyi yönetmen iyi projeler mi, yoksa seyircinin bilinçlenmesi mi?
1970'li yıllara baktığınızda Türk sinemasının bugünkü gibi müthiş bir seyirci potansiyeline sahip olduğunu görüyorsunuz, 1980’de yaşanmış şaşırtıcı olumsuz değişim insanları sinemalardan kopardı, farklı noktalara geldik. Bir sürü şeyler oldu. Şimdi ise o zamanı atlattık. TV eskiden sinemaya büyük bir geriye ket vurmuştu. Ama derken derken yine sinemaya alıştık. Sinemayı hiçbir şey öldüremeyecek. Belki zaman zaman gerilediği veya ilerlediği dönemler olabilir ama o kompleksi kırma, yıkma noktalarına yavaş yavaş gelmiş bulunuyoruz. Artık, evet Türk sineması da yapabiliyormuş sesleri çıkmaya başladı. Türkler yapamazın yanı sıra...
Ve son olarak genç arkadaşlara önerebileceğiniz, sizde de özel bir yere sahip olan yerli-yabancı yönetmenler kimlerdir?
Öncelikle şunu söylemek isterim, bu sorunun cevabını bir kriter olarak göremeyiz. Çünkü her insanın hayata bakışı kendine özgüdür. O yüzden tercihlerin farklı olması kaçınılmazdır. Ama genel geçer denilebilecek bir bakışta çok iyi anlamında değil de filmleri izlenmesi gereken yönetmenler olarak naçizane birkaç isim önerebilirim. Andrey Tarkovsky, Frank Darabont, Francis Ford Coppola, Martin Scorsese, Alfred Hitchcock, Stanley Kubrick, Orson Welles, Peter Jackson, Quantine Tarantino, Michael Curtiz, Steven Spielberg, Oliver Stone ilk aklıma gelenler bunlardı. Yerli yönetmenlerden Derviş Zaim, Semih Kaplanoğlu, Nuri Bilge Ceylan yine ilk aklıma gelenler.
Bu yoğun günlerinizde bize vakit ayırdığınız ve samimi sohbetiniz için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim, çok güzel vakit geçirdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.