13 Kasım 2012 Salı

Değişen şartlarda yerelde matbaa sektörü


Melisa SEVEDİOĞULLARI
Yüzyıllardır küçük penceremizden bize büyük dünyayı gösteren gazeteler, dergiler, broşürler vs. gelişen teknoloji ile yavaş yavaş yok oluyor. Değişen şartlar karşısında direnen matbaa ve matbaacılık sektörünü daha yakından tanımak için, yıllarını bu sektöre vermiş, tam anlamıyla çekirdekten yetişmiş bir matbaacı olan Gökhan Azar'la geçmişle günümüzü kıyaslayacak, sektörün sorunlarına değinecek kısa bir söyleşi yaptık.

Kısaca kendinizi anlatır mısınız?
1980 Bursa Doğumluyum. 1989 yılından beri Mudanya'da yaşıyorum. İlk ve ortaokulu Mudanya'da bitirdim, liseyi açıktan okudum. 1992 yılından beri de matbaa sektöründe çalışıyorum.
Bu işe nasıl başladınız?
İlkokulu bitirdikten sonra, babamın yanında garsonluk yapmaya başlamıştım. Bu sırada lokantanın müdavimlerinden olan Dündar Parmaksızoğlu benim çalışmamı beğenip babama gidiyor ve “Bu çocuğu burada köreltme Hayrullah usta! Gelsin bizimle çalışsın” diyor. Babam kendisine olan saygısından istemeyerek de olsa bu duruma “evet” diyor.  Ben de 1992 yılının mart ayında Mudanya Ofset'te o zamanki ismiyle Mudanya’nın Sesi Gazetesi ve Matbaası’nda işe başlıyorum.
Bu meslek için gerekli yetenekler nelerdir?
Bizim meslekte de her meslekte olduğu gibi gereken en önemli şey meraktır. Merak ederseniz öğrenebilirsiniz. Bunun dışında iyi bir gözlemci olmak gerek. Ayrıca sabırlı olmak da altın kurallardan biridir.
Mesleğinizde başınıza ilginç olaylar geldi mi?
Hem de çok, unutamadıklarımdan birini kısaca anlatayım; 1998 yılıydı sanırım, Kapıdan içeri bir müşteri girdi, elinde çantası, çantadan kağıtlar parçalar halinde dışarı sarkmış, enteresan bir görüntüsü var. Kısa bir selamlaşmadan sonra başladı anlatmaya. Kendisinin At bahislerinde her zaman kazandıran bazı formüller bulduğunu, bu formüllerle kaybetmenin mümkün olmadığını, bildiklerini bir kitapçık yapıp herkese dağıtmak istediğini anlattı. Adamdaki ikna yeteneğine bakın ki biz herhangi bir kaparo da almadan kitapçığın hazırlıklarına başladık. Geceli gündüzlü ben at isimleri karşılarına da formülleri yazıyordum. Atlarla kafayı yemek üzereyken kitapçığı bastık teslim ettik adam da bizi dolandırdı gitti. O gün bugün atlardan uzak dururum.
Gazete basıyor musunuz?
Mudanya Ofset olarak 1976 - 2006 yılları arasında Mudanya’nın Sesi Gazetesi'ni hazırlanması basımı ve ücretsiz dağıtımını yaptık.
Neden ücretsiz?
Yıllarca Mudanya’nın ilk ve tek gazetesi olarak haberi ilk elden Mudanyalılara ulaştırmaya çalıştık. Mudanya'nın sesi olduk. Yaptığımız işin para olarak karşılığını hiçbir zaman düşünmedik. Küçük yerleşim yerlerinde gazete satışıyla ayakta kalmanız mümkün değildir. Biz matbaadan kazandıklarımızı gazeteye aktararak 2006 yılına kadar direnebildik. Gelişen ve değişen koşullar artan hammadde fiyatlarına daha fazla dayanamayarak 2006 yılında gazetenin isim hakkını devretmek zorunda kaldık.
Günümüzde sosyal medya yaygınlaştı. Bu durum işlerinizi nasıl etkiliyor?
Sosyal medya habere ulaşmayı çok kolaylaştırdı. Yakın bir gelecekte basılı olarak çıkan gazetelerin yayından kalkacağını söyleyebiliriz. Bu da matbaa makinalarına olan ihtiyacı azaltacak. Dijital ortamın etkileyeceği en büyük kesim matbaa çalışanları olacak diyebiliriz. Kağıda olan ihtiyaç azaldıkça bizim de işlerimiz azalacaktır. Matbaa sektöründe dijital ortamdan etkilenmeyecek tek kesim ambalaj sektörü olacaktır diye düşünüyorum.
Başladığınız günden bu yana neler değişti?
İşe ilk başladığımda matbaamızda iki tane dizgi makinesi vardı Biri Entertype markaydı diğer daha eski bir marka Linotype. Bunun yanında Frenkental makinalarının benzeri olan ismini tam hatırlayamıyorum ama Brüksellers gibi bir ismi olan sallama bir makine, yine bunun yanında kartvizit ve davetiye basımı için kullandığımız İstanbul yapımı el pedalı ve el pedalından biraz daha büyük ebatta motorlu bir sallama baskı makinemiz ve grafopres marka bir maşalı makinemiz ve harflerin bulunduğu kavaletler vardı. Gazetenin makaleleri dizgi makinalarında kurşun satırlar halinde dökülürken sayfanın başlıkları ve spotlarını da kavaletlerden tek tek kumpasa dizerek oluştururduk. Dizgi makineleri arıza yaparsa gazetenin tümü kumpaslarla dizilir kavaletlerde harf kalmadığı zaman gazetenin yarısı basılır, harfler kavaletlere dağıtılır sonra gazetenin diğer yarısı dizilir ve basılırdır.
Gazete de kullandığımız fotoğraf ve çizimler klişe olarak Bursa'da klişehanelerde hazırlatılır baskıya yetiştirilirdi. O zamanın şartlarında bir devlet büyüğünün bir veya iki fotoğrafı klişe halinde saklanır farklı sayılarda hep bu iki resim değiştirilerek kullanılırdı. 1993 yılında bilgisayara geçtik ve ilk Gestetner marka ofset baskı makinemizi aldık.
Zamanla tamamen bilgisayarlı sisteme adapte olduk. Adaptasyon sürecinde yaşadığımız küçük bir anımı da sizinle paylaşmak istiyorum, Patronumuz Dündar Parmaksızoğlu, ben bilgisayarda çalışırken yanıma geldi gazeteyle ilgili yazıları yazıyoruz, “Evladım; bunun içinde kaç tane harf var çıktı, aldıktan sonra bunları nasıl dağıtıyorsunuz kasalarına” derdi. İçinde bulunan yazı tipi çeşitliliğine şaşkınlığını hiçbir zaman gizlemezdi.
Daha sonra elimizdeki tarihi eser niteliğinde olan makinelerin bazılarını Bursa Basın Müzesi'ne bağışladık. Makinelerimizin burada gelecek nesiller tarafından görülebilecek olması bizim için büyük mutluluk. Şimdi ise dijital habere, fotoğrafa veya bir grafiğe ulaşmak sadece size bir ekran kadar uzak. Oturduğunuz yerden saydığım tüm bu işleri bir tek kişi ile yapabiliyorsunuz.
Son olarak sizden sonra bu işi yapmak isteyenlere neler söylemek istersiniz.
Matbaacılık çok zevkli ve saygın bir meslek. Bu işi yaptığım için her zaman kendimle gurur duydum. Bu mesleği seçecek arkadaşlara en büyük tavsiyem mutlaka matbaacılıkla ilgili meslek okullarında okusunlar. Matbaa işinde sevgi ve terinizi işe katmazsanız ortaya güzel şeyler çıkarmanız mümkün olmuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.