Melisa SEVEDİOĞULLARI
Yüzyıllardır küçük penceremizden bize büyük
dünyayı gösteren gazeteler, dergiler, broşürler vs. gelişen teknoloji ile yavaş
yavaş yok oluyor. Değişen şartlar karşısında direnen matbaa ve matbaacılık
sektörünü daha yakından tanımak için, yıllarını bu sektöre vermiş, tam
anlamıyla çekirdekten yetişmiş bir matbaacı olan Gökhan Azar'la geçmişle
günümüzü kıyaslayacak, sektörün sorunlarına değinecek kısa bir söyleşi yaptık.
Kısaca kendinizi anlatır mısınız?
1980 Bursa Doğumluyum. 1989 yılından beri
Mudanya'da yaşıyorum. İlk ve ortaokulu Mudanya'da bitirdim, liseyi açıktan
okudum. 1992 yılından beri de matbaa sektöründe çalışıyorum.
Bu işe nasıl başladınız?
İlkokulu bitirdikten sonra, babamın yanında
garsonluk yapmaya başlamıştım. Bu sırada lokantanın müdavimlerinden olan Dündar
Parmaksızoğlu benim çalışmamı beğenip babama gidiyor ve “Bu çocuğu burada
köreltme Hayrullah usta! Gelsin bizimle çalışsın” diyor. Babam kendisine olan
saygısından istemeyerek de olsa bu duruma “evet” diyor. Ben de 1992 yılının mart ayında Mudanya
Ofset'te o zamanki ismiyle Mudanya’nın Sesi Gazetesi ve Matbaası’nda işe
başlıyorum.
Bu meslek için gerekli yetenekler
nelerdir?
Bizim meslekte de her meslekte olduğu gibi
gereken en önemli şey meraktır. Merak ederseniz öğrenebilirsiniz. Bunun dışında
iyi bir gözlemci olmak gerek. Ayrıca sabırlı olmak da altın kurallardan
biridir.
Mesleğinizde başınıza ilginç olaylar geldi
mi?
Hem de çok, unutamadıklarımdan birini kısaca
anlatayım; 1998 yılıydı sanırım, Kapıdan içeri bir müşteri girdi, elinde
çantası, çantadan kağıtlar parçalar halinde dışarı sarkmış, enteresan bir
görüntüsü var. Kısa bir selamlaşmadan sonra başladı anlatmaya. Kendisinin At
bahislerinde her zaman kazandıran bazı formüller bulduğunu, bu formüllerle
kaybetmenin mümkün olmadığını, bildiklerini bir kitapçık yapıp herkese dağıtmak
istediğini anlattı. Adamdaki ikna yeteneğine bakın ki biz herhangi bir kaparo
da almadan kitapçığın hazırlıklarına başladık. Geceli gündüzlü ben at isimleri
karşılarına da formülleri yazıyordum. Atlarla kafayı yemek üzereyken kitapçığı
bastık teslim ettik adam da bizi dolandırdı gitti. O gün bugün atlardan uzak
dururum.
Gazete basıyor musunuz?
Mudanya Ofset olarak 1976 - 2006 yılları
arasında Mudanya’nın Sesi Gazetesi'ni hazırlanması basımı ve ücretsiz
dağıtımını yaptık.
Neden ücretsiz?
Yıllarca Mudanya’nın ilk ve tek gazetesi
olarak haberi ilk elden Mudanyalılara ulaştırmaya çalıştık. Mudanya'nın sesi
olduk. Yaptığımız işin para olarak karşılığını hiçbir zaman düşünmedik. Küçük
yerleşim yerlerinde gazete satışıyla ayakta kalmanız mümkün değildir. Biz
matbaadan kazandıklarımızı gazeteye aktararak 2006 yılına kadar direnebildik.
Gelişen ve değişen koşullar artan hammadde fiyatlarına daha fazla dayanamayarak
2006 yılında gazetenin isim hakkını devretmek zorunda kaldık.
Günümüzde sosyal medya yaygınlaştı. Bu
durum işlerinizi nasıl etkiliyor?
Sosyal medya habere ulaşmayı çok
kolaylaştırdı. Yakın bir gelecekte basılı olarak çıkan gazetelerin yayından
kalkacağını söyleyebiliriz. Bu da matbaa makinalarına olan ihtiyacı azaltacak.
Dijital ortamın etkileyeceği en büyük kesim matbaa çalışanları olacak
diyebiliriz. Kağıda olan ihtiyaç azaldıkça bizim de işlerimiz azalacaktır.
Matbaa sektöründe dijital ortamdan etkilenmeyecek tek kesim ambalaj sektörü
olacaktır diye düşünüyorum.
Başladığınız günden bu yana neler değişti?
İşe ilk başladığımda matbaamızda iki tane
dizgi makinesi vardı Biri Entertype markaydı diğer daha eski bir marka
Linotype. Bunun yanında Frenkental makinalarının benzeri olan ismini tam
hatırlayamıyorum ama Brüksellers gibi bir ismi olan sallama bir makine, yine
bunun yanında kartvizit ve davetiye basımı için kullandığımız İstanbul yapımı
el pedalı ve el pedalından biraz daha büyük ebatta motorlu bir sallama baskı
makinemiz ve grafopres marka bir maşalı makinemiz ve harflerin bulunduğu
kavaletler vardı. Gazetenin makaleleri dizgi makinalarında kurşun satırlar halinde
dökülürken sayfanın başlıkları ve spotlarını da kavaletlerden tek tek kumpasa
dizerek oluştururduk. Dizgi makineleri arıza yaparsa gazetenin tümü kumpaslarla
dizilir kavaletlerde harf kalmadığı zaman gazetenin yarısı basılır, harfler
kavaletlere dağıtılır sonra gazetenin diğer yarısı dizilir ve basılırdır.
Gazete de kullandığımız fotoğraf ve çizimler
klişe olarak Bursa'da klişehanelerde hazırlatılır baskıya yetiştirilirdi. O zamanın
şartlarında bir devlet büyüğünün bir veya iki fotoğrafı klişe halinde saklanır
farklı sayılarda hep bu iki resim değiştirilerek kullanılırdı. 1993 yılında
bilgisayara geçtik ve ilk Gestetner marka ofset baskı makinemizi aldık.
Zamanla tamamen bilgisayarlı sisteme adapte
olduk. Adaptasyon sürecinde yaşadığımız küçük bir anımı da sizinle paylaşmak
istiyorum, Patronumuz Dündar Parmaksızoğlu, ben bilgisayarda çalışırken yanıma geldi
gazeteyle ilgili yazıları yazıyoruz, “Evladım; bunun içinde kaç tane harf var
çıktı, aldıktan sonra bunları nasıl dağıtıyorsunuz kasalarına” derdi. İçinde
bulunan yazı tipi çeşitliliğine şaşkınlığını hiçbir zaman gizlemezdi.
Daha sonra elimizdeki tarihi eser niteliğinde
olan makinelerin bazılarını Bursa Basın Müzesi'ne bağışladık. Makinelerimizin
burada gelecek nesiller tarafından görülebilecek olması bizim için büyük
mutluluk. Şimdi ise dijital habere, fotoğrafa veya bir grafiğe ulaşmak sadece
size bir ekran kadar uzak. Oturduğunuz yerden saydığım tüm bu işleri bir tek
kişi ile yapabiliyorsunuz.
Son olarak sizden sonra bu işi yapmak
isteyenlere neler söylemek istersiniz.
Matbaacılık çok zevkli ve saygın bir meslek.
Bu işi yaptığım için her zaman kendimle gurur duydum. Bu mesleği seçecek
arkadaşlara en büyük tavsiyem mutlaka matbaacılıkla ilgili meslek okullarında
okusunlar. Matbaa işinde sevgi ve terinizi işe katmazsanız ortaya güzel şeyler
çıkarmanız mümkün olmuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.