28 Kasım 2012 Çarşamba

Kadın hayatın üstesinden geliyor


Aile içi boşanmaların, şiddetin arttığı şu günlerde kadın, yalnız başına var olma mücadelesi veriyor. Onlar, büyük zorluklarla da olsa kendi ayakları üzerinde durmayı başaran üç kadın. Nene Hatun Kız Öğrenci Yurdunda temizlik görevlisi olarak çalışan Hacer Yeşil, Hatice Aksoy ve Hilal Durmuş kadınların meslek sahibi olmasının çok önemli olduğunu belirtiyorlar.

Melike KISA

Erkek şiddeti gören, cinsel istismara uğrayan ve eşinden boşanan kadın, kendi ayakları üzerinde hayatını devam ettirmeye çalışıyor. Bu kaderi yaşayan temizlik görevlileri Hacer Yeşil, Hatice Aksoy ve Hilal Durmuş kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan kadınlardan üçü…
Onlar metropol şehirde kadın olmanın zorluklarını anlatıyorlar.

Hayatta yanlış kararlar vermenin bedelinin çok ağır olduğunu dile getiren Hacer Yeşil, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
 “Eşimle küçük yaşta görücü usulüyle evlendirildim. Yine küçük yaşta hamile kaldım ve çocuğum ile büyüdüm diyebilirim. Eşim bana sürekli şiddet uyguluyordu. Dayanamadım ve hukuk mücadelesine giriştim. Boşandım tabi. Ailemin evine sığınmak zorunda kaldım. Bir gün olsun çocuğunu arayıp sormadı. Bu çocuğun ihtiyaçları nasıl karşılanıyor demedi.”
 Ailesi ile birlikte kaldığını ifade eden Yeşil, “Annem çocuğuma baktığı için ben çalışıyorum. Yoksa ne yapardım bilmiyorum” diyor. Çalışma hayatının zor olduğunu ve özellikle kadınların kendi mesleğini ele almaları gerektiğini vurgulayan Yeşil, sözlerini şöyle sürdürüyor:

 “Bırakın çalışmasını, kadın olmak zor”
“Çalışma hayatı zordur, ancak kadın olduğunuz zaman daha da zordur. Kadın olunca çalıştığınız erkek arkadaşlarınız bile size farklı bakıyor. Şu anda çalıştığım yerde böyle sıkıntılarım olmuyor. Ancak daha önce çalıştığım yerlerde erkek arkadaşlarla çok sıkıntı yaşadım. Erkek çalışanlar kadınları sürekli meta olarak görüyor ve ona göre davranıyor. Bırakın kadının çalışmasını kadın olmanın kendisi zor. Bu yüzdendir ki kızların eğitim alması, meslek edinmesi çok önemli.”

İki çocuğu olduktan sonra eşinin kendisini boşadığını ve çocukların vekaletini almak zorunda kaldığını söyleyen Hatice Aksoy ise şunları anlatıyor:
“Çocuklarımı tek başına büyüttüm ve evlendirdim. Elli yaşındayım ve bu yaşıma kadar kendisini hiç görmedim. Ben kendisiyle boşandım, ancak çocuklarımın günahı neydi ki bir gün arayıp sormadı.”



“Kendimi çaresiz hissetiğim tek andı”
 Hatice Aksoy, “Tek başına olmak zor değil. Ancak çocukların varsa ve bu çocuklar sana muhtaç ise bu durum insanı kahrediyor. Çocukların diğer çocuklar gibi büyümüyor. Örneğin ben çalışarak ancak çocuklarımın karınlarını doyuruyordum. Bunun dışında herhangi bir aktivite ve ya da diğer aileler gibi onları gezdiremiyordum” diye sürdürüyor konuşmasını.

 “Küçükken çocuklara kaçamak cevaplar verip onları geçiştiriyordum” diyen   Aksoy, şöyle devam ediyor:
“Büyüdüklerinde böyle olmadı tabi. Mesela küçükken onlara komşuların verdiği kıyafetleri giydirirdim. Ama biraz büyüdüklerinde diğer çocuklar gibi olmak istediler. Onlar gibi giyinmek, onlar gibi harcamak. Oğluma bir defasında kıyafet giydirirken kızmaya başladı. ‘Ben başkalarının kıyafetlerini giymek  istemiyorum’ dedi. İşte o zaman bir anne olarak çaresiz olduğumu en derinden hissetiğim andı. Zorluklarla çocuklarımı büyüttüm. Şimdi çok iyi olmasak bile kendimize yeten ve mutlu bir aileyiz.”

Eşinden ayrılmış ve 5 yaşında bir çocuğu olan Hilal Durmuş ise “Sanki utanırcasına benim hikâyem buna benzer” diyor. Çalışma hayatına girdikten sonra kadınlara nasıl davranıldığını ve yine kadınlara hangi gözle bakıldığını daha iyi anladığını ifade eden Durmuş, sözlerini şöyle sürdürüyor:
 “Çalışmak bana kendine güvenmeyi, haklarını aramayı, mücadele etmeyi ve en önemlisi de zihinlerdeki erkek egemen anlayışın bir an önce yıkılması gerektiğini ifade ediyor.”  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.