Sabiha KOÇ
Takvim
yaprakları düşerken zamanın girdabına her gün bir adım daha yaklaşıyoruz
beklenen sona. O son bazen beklenmedik bir anda gelirken, bazen beklesen de
gelmiyor. Ortalama yaşam süresinin yetmiş olduğu bir dünyada, yüz yaşına kadar
yaşayabilmiş bir insan. 1900’lerin ilk çeyreğine dayanıyor doğum tarihi Ayşe
Koç’un. Okuma yazma öğrenememiş o zamanın şartlarında. Bir zamanlar insanlar
radyodaki sesin sahibini hayal bile edemezken, biz teknolojinin uç noktalarında
yaşıyoruz. Bugün eski zamanların tanığına sorduk.
Merhaba, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Adım Ayşe Koç. 100 yaşıma geldim. Hiç rahatsızlığım
yok. Okuma yazma bilmem kızım. Guccular (Ankara’nın Güdül ilçesinin kuşçular
köyü) köyüne gelmiş babam, orda doğduk
büyüdük.
Bir
gününüzü anlatır mısınız?
Akşama kadar televizyon açık, ben de seyrederim. Ama
ne anlatırlar anlamam. Yorulmazlar mıy ki her gün her gün.
Kaç
yaşında evlendiniz?
15 yaşında vardım. Askere giderken nişan taktılar. Bana
göz koymuş da. Kaç yaşındasın dediler 18 dedim, boylu posluydum. Geycekleri
giydirdiler, eşeğe bindirdiler. Mayısta gelin oldum. Kirazlara yalancı ben
düştüydü. Askere gitti hiç görmedim evlenene kadar. Babası Balkan muharebesinde
şehit düşmüş, anası 25yaşında dul kalmış. Bi de kaçak gelince koymuş karnına. Her
gün yemeninin ucunu bağlarmış, o gün bağlamamış.
Kaç
tane çocuğunuz var?
Yedi tane. Yedisi de duruyor daha. Ama biri bebekken
öldü. Üç günlük bebekle kaşa çıkmışım, iki ay öksürük çekti.
Doktora
götürmediniz mi?
Toktor moktor ne bilem kızım.
Çocuklarınızı
nasıl büyüttünüz?
Mememizle emzirirdik ayılana kadar. Sonra ekmekle
pekmez verdim. Pekmeze ekmeği doğrardık yirdi Memet. Üzümü toplar pekmez
kaynatırdık. Bulgur pilavı, tarana aşı yapardım. Soğan, samsak hepicüğü
alınırdı çarşıdan.
Kocanız
ne iş yapardı?
Ne işi yapsın kızım. Çokca bağ kazardı. İğneden
ipliğe kadar hiçbi şisi yoktu. 35 kaymaya talla aldı.Düven sürdük, harman
kaldırdık, gebe karnımla iğde bozardım. Düşsem karnım yarılır mı derdim. Övez
bozardık. Çukurbağ’da vardı iki dal, mezarın arkasında vardı üç dal.
Eşiniz
yaşıyor mu?
Yok kızım 30 sene oldu öleli. Ben 70 yaşında mıydım
neydim hesap bilmem. O da 77 yaşında çıktıydı o zaman.
Allah
rahmet eylesin. Ankara’ya gittiniz mi hiç?
Biz nerden gidem. Herüflee eşeklernen üzüm satmaya
giderdi. Ben hiç gitmedim. Üç günde oraya varırlardı. Armudnan almaynan cincan
pazarına giderlerdi.
Atatürk’ü
hatırlar mısın nine?
Atatürk’ü görmezdik biz. Ölünce madannan Kemal’in
adını Kemal koymuşlar. Bende Mustafa koydum. Mustafa Kemal ya.
Soyadınızı
ne zaman aldınız?
Eskiden lakap vardı, sarı isin, topal Ahmet, ağa, dayı
derlerdi. Atatürk gelince soyadı çıktı. Seninki çiftçi, seninki karaca derken
bizim Osman’a da koç demişler. Hayvanlarımız vardı ondan herhal.
Başka
ne yaptı Atatürk?
Şapkayı Mustafa Kemal çıkardı. Takke vardı içi
fesidi püsküllü,takkeyi yırttılar şapkayı taktılar.Mucburiydi. Bizim Memet hala
takar şapkasını. O zamanlardan kalma bu adet.
Muharebeleri
hatırlar mısın Ayşe nine?
Haymanaya gavur gelmiş. Topların sesini biz evden
duyardık, palada yatarken. Bizim köylü Hasan gavurlan içine atlayıvermiş ölmüş.
İki tane bebeği vardı. Hafız amca vardı. Düşmanın içine gitmiş de onlardan
olmuş. Onu vurmamışlar. Yedi sene sonra mantar gibi çıkıp gelen oğlum diye
sarılıverdi anası.
Daha
başka hatırlıyor musun nine?
Ben bi cahil insanım bişi bilmem.
Sağol
nine yorduk seni.Var mı bize söylemek istediğin başka bi şey?
Ben artık ölecem kızım, siz hoşçakalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.