Bireyin fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden tam bir iyilik durumunda olması, vücut esenliği, esenlik, sıhhat, afiyet. Sağlık, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde böyle tanımlanmakta. Ancak günümüzde birçok kişi sağlığını hiçe saymakta, günlük hayatın koşuşturmasında sanki önemli bir konu değilmiş gibi sağlığa yeterli önem verilmemekte. Mustafa Haspolat 90 yaşında sağlıklı, zinde ve hala kendi alışverişini yapacak kadar dinç bir birey. İş ve İşçi Bulma Kurumu bugünkü adıyla Türkiye İş Kurumu(İŞKUR) eski müdürü Mustafa Haspolat ile 90 yaşına gelmesinde önemli rol oynayan konular ve sağlık üzerine konuştuk.
Aykut KOÇ
Sağlıklı
yaşam fikri çocukluğunuzdan itibaren nasıl oluştu?
İlkokulda herkesten hareketliydim. Sadece
ilkokulda değil kendimi bildim bileli hareketli biriydim. İlkokulda özellikle
daha fazla hareketliydim. İlkokul öğretmenim Makbule Hanım, alfabe kitabındaki
Afacan Kaya öyküsündeki Kaya karakterini bana benzetirdi. Babamın Adı Timur
Kaya’ydı. Bu sebeple Makbule Hanım da bana Kaya diye seslenmeye başladı. Hala
Sivas’ta bana Kaya diyenler vardır. Ancak o yaşlarda tabi sağlıklı olmak için
hareketli değildim. Yani sağlıklı olayım düşüncesiyle yapmıyordum bunları.
Hoplayan, zıplayan yerinde duramayan bir adamdım, ama o günlerden bugüne hareketli
yaşam özellikle spor benim bu yaşa gelmemde en önemli etken oldu.
Hayatınızda
sporun öneminden ve uğraştığınız sporlardan bahseder misiniz?
Sağlığa değer verme fikri sporla başladı. 15
yaşında atletizme ve futbola başladım. Özellikle bu iki spor dalının hayatımdaki
önemi büyük. Sivas’ta 100 ve 200 metrede birincilikler kazandım. Spor sayesinde
sigara ve alkolden uzak durdum. Erken dünyaya gelmeseydim büyük bir futbolcu
olacağımı düşünürdüm. Futbolcu olamayınca ben de hakemliğe merak saldım. Futbol,
basketbol, voleybol, halter, atletizm hakemlikleri yaptım. Kars’ın ilk resmi
futbol hakemiyim. Sporla uğraşırken aynı zamanda sporu geniş kitlelere
kazandırmak, insanları bilinçlendirmek adına girişimlerde bulundum. Bu bağlamda
Sivasspor’un kurucuları arasında yer aldım.
Sporla
uğraştığınız zamandan günümüze neler yiyip neler içtiniz, hangi gıdalardan uzak
durdunuz?
Her şeyi yedim ama zamanında ve doğal haliyle
yedim. Yoğurtlu çorba, Sivas tabiriyle ayran aşı ve sulu köfte
vazgeçilmezlerimdir. Yoğurt ve ayranı eksik etmem. Havuç, şalgam, lahana, turp,
bal, kuru fasulye, nar, yarma, nohut olmazsa olmazlarımdır. Ekmek fazla yemem,
günde 1-2 dilim. Gazlı içecek içmem de sevmem de. Bunların Amerika’nın
uyuşturucuları olduğuna inanırım. Alkol tüketmem, şekerle çok aram yoktur.
Akide şekeri hariç tabi. Genel anlamda endüstriyel şekerden uzak dururum.
Balığın yararlı olduğunu bilirim ama kokusunu sevmediğim için yemem. En az 8
saat uyumaya vaktinde yatıp kalkmaya çok dikkat ederdim. Artık yaşlandığım için
en fazla 6 saat uyuyabiliyorum. Tüm bunların yanında tüketilen gıdalar ve
içilen içeceklerin dışında sağlığımı borçlu olduğum konulardan biri de gazete
okumak. 15 yaşımdan beri her gün gazete okurum. Yaşıtlarımın çoğu ya Alzheimer
ya da hayatta değiller. Benim bugüne gelmem de özellikle zihinsel sağlığımı
korumamda gazetenin yeri başkadır.
15
yaşında bir çocuk gazete okumaya nasıl başladı? Gazete okumak size neler
kazandırdı?
Bir gün bir büfenin önünden geçerken
tesadüfen kafamda bile yokken gazete aldım. O zamanlar dört sayfalık bir gazete
çıkıyordu. Gazetenin adı Karagöz’dü.
Yıldırım Beyazıt ve Timur arasında olan savaşın hikayelerini okurdum. İkisi
arasında olan savaş beni çok etkilerdi. Askerliğim süresince de gazete okumayı
hiç bırakmadım. 15 yaşında o gün gazeteyi alırken duyduğum heyecan hala devam
eder. Şu an hala günde iki gazete okuyorum. Ölene kadar da bu böyle devam
edecek. Gazete okumak bana güncel kalmayı, sevdiğim insanları okumayı, dünyaya
eleştirel gözle bakmayı öğretti.
En başta sigara. Sigaranın tadını bile bilmem
asla içmedim bu saatten sonra da içecek halim yok zaten. Bizim zamanımızda
trenlerde, otobüslerde, ve birçok toplu taşım aracında sigara içiliyordu.
Bunlar topluma büyük zararlar verdi. Çoğu kişide içmese dahi birçok hastalık
meydana geldi. İnsanlar yaşlı, hamile, çocuklar zarar görür demeden sigara
içerlerdi. Kendilerine verdikleri zararı söylemiyorum bile.
Son
zamanlarda yaptığınız bir aktivite var mı?
Sabahları kalkar kalkmaz evimin karşısındaki
markete uğruyorum. Gazetelerimi alıp eve dönüyorum. Gazetelerin sağlık
sayfalarını kesip ajandama yapıştırıyorum. Gidebilirsem arada pazara gidip
alışveriş yapıyorum, çocuklarımla, torunlarımla vakit geçiriyorum.
Teknoloji
hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Sizin gençliğinizde de bu denli gelişmiş bir
teknoloji olsaydı ne düşünürdünüz?
Bir kere cep telefonu lanet bir icat.
İnsanları hasta ediyor ve kimse bunun için bir şey yapmıyor. Yatak odası
lambaları da aynı şekilde. Eğer benim gençliğimde de bu denli gelişmiş bir
teknoloji olsaydı mümkün değil bu yaşa gelemezdim. Bilgisayarlar ve adını
bilmediğim birçok alet aynı şekilde zararlı geliyor bana, çünkü tüm bunlar
gençleri esir almış durumda. Ancak faydaları yok mu, elbette var. Saatlerce
bunlarla uğraşmak yerine belli anlarda gerekli hallerde kullanılırsa son derece
yararlılar.
İnsanlara,
özellikle gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Sigara asla içmesinler. Alkolden uzak
dursunlar. Yaşamı sevsinler, dünyaya, hayata, insanlara sevgiyle bakmayı, olumlu
yönleri görmeyi öğrensinler. İş hayatlarında dürüst olsunlar, manevi yönlerini
güçlendirsinler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.