14 Şubat 2012 Salı

Yazıyla vuku bulan sanat


Emine ARDUÇ
Hat sanatı, Arap harflerinin değişik ve süslü biçimde yazılıp düzenlenmesine dayanan bir el sanatı. Önceleri İslam dininde resim yapmak yasak sayıldığı için İslam ülkelerinde yazılar çeşitli şekillerde yazılarak bir nevi resmin yerini almaya başladı. Gün geçtikçe gelişimini tamamlayan bu yazı sanatı, zamanla meslek haline geldi. Hattat Ali Alakoç, hat sanatına talebin fazla olmasına karşın, din kurumlarından kitaplara, evlerin duvarlarına kadar her yerde kullanılan bu el sanatını günümüzde icra eden kişi sayısının giderek azaldığını belirtiyor.

Yazı, çizgi, hudut gibi anlamlara gelen hat, Arap harfleriyle yazılan güzel yazılara deniyor. İslamın doğuşu sırasında Araplar "kufi" denen bir yazı biçimini kullanıyorlardı. Hattat denen yazı ustaları daha sonra "nesih" ve "sülüs" denen yazıları ortaya çıkarttılar. Ondan sonra süsleme sanatları arasında yer alan yazı sanatı bir meslek haline geldi. Hat sanatı parşömen kağıdının üzerine mürekkeple noktalı veya noktasız zaman zaman hareketli bir şekilde yapılıyor. İslam'ın ilk metni olan Kuran-ı Kerim, parşömen üzerine siyah mürekkeple, noktasız ve hareketsiz bir biçimde yazıldı. Ancak bu yazı işi sanata dönüştüğünde çok çeşitli şekillerde kullanılmaya başlandı. Kaligrafi ve hat sanatçısı Ali Alakoç hattatlığın gönül işi olduğunu, bu işi yapabilmek için sanatsal bir ruha sahip olunması gerektiğini belirttikten sonra kendisinin hattatlık dışında bağlama, ney, org gibi müzik aletlerini çalabildiğini; karakalem, tezhip gibi sanatlarla da uğraştığını, bu uğraşılarının hat çalışmalarını icra ederken onun sanatçı ruhunu beslediğini ifade etti.
Hat sanatı zor zanaat
Hat sanatının zor bir zanaat olduğunu belirten Alakoç, şunları söyledi:
“Hat sanatının temel aracı kalemdir. Hat sanatında kalem olarak daha çok kamış kullanılır. Bu kamışlar mürekkebe batırılarak yazıya şekil verilmeye çalışılır. Ancak bu çok zahmetli bir iştir. Çünkü her bir harfte kamışı mürekkebe batırmak gerekir. Günümüzde ise bu kolaylaştı ve hat sanatı, mürekkep haznesi içerisinde olan kalemler tarafından yapılmaya başlandı.”
Alakoç, kaligrafi ve hattın aynı şeyler olmadığını, kaligrafi sanatının daha çok latin harflerini kullanarak yapılan güzel yazı sanatı olduğunu ama günümüzde ikisinin aynı anlamda ve birlikte kullanıldığını belirtti. Bunun yanı sıra yaptığı bir eserin içtenlikle beğenildiğini görünce diğer eserlerini daha bir şevkle yaptığını ifade eden Alakoç, hat sanatının düşünerek yapılmadığını, doğaçlama bir şekilde geliştiğini ve insanın iç dünyasındaki anlamların dışa vuruşunu ifade ettiğini söyledi.
Alakoç, hat sanatının parşömen kağıdının yanında daha farklı nesnelerin üzerinde de yapılabildiğini belirterek şunları söyledi:
“Düz beyaz kağıt, ebruli kağıtlar, tezhib süslemesi yapılmış kağıtlar, porselen tabaklar, ahşap fonlar, cam veya cam tabaklar üzerine uygulanan bu sanat, bilgisayar ortamından geçirdikten sonra kumlama sistemi ile daha kalıcı ve estetik görüntü kazanabilir. Ayrıca ahşap oyma sistemi ile yazıya kabartma veya çukurlukta verilebilir. İstenirse bütün bu metaryeller üzerine hat sanatı altın veya gümüş kaplama şeklinde de icra edilebilir.”
Talep çok, yapan az
Osmanlı döneminde hattatlık talep edilen bir meslek iken matbaanın icadı ile birlikte önemini yitirmeye başladı ve asıl amacından çıkarak süsleme sanatı haline dönüştü. Hat sanatıyla uğraşanlar giderek azalıyor, bu da hat sanatına olan ilginin zayıflamasına neden oluyor.
Hattat Ali Alakoç, hat sanatına talebin azalmadığını, yapan kişilerin sınırlı sayıda olması nedeniyle insanların bu hat sanatçılarına rahatlıkla ulaşamadıklarını ve bunun da hat sanatına olan ilginin kaybolduğu görüşünü ortaya çıkartığını söyledi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.