13 Ocak 2014 Pazartesi

Çalhan: İki yaşından küçük çocuklara TV izletilmemeli

Zafer DENİZ

Kitle iletişim araçları içerisinde televizyonun şüphesiz çok önemli bir yeri var. Televizyonun hitap ettiği hedef kitle üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri var. Pokemon'un moda olduğu yıllarda ben Hakan Kabil İlköğretim Okulu'nda 4. sınıftaydım. Ders esnasında yan sınıftan gelen Pikachuuuu! sesi ve ardından gelen ambulansın sirenleri, bir neslin Pokemon rüyasını sona erdiren olaylardan biriydi. Sadece çocuklar mı? Değil elbette, bazı yetişkinler de  televizyondaki olayları gerçek zannedebiliyorlar. Kurtlar Vadisi dizisinin 174. bölümünde Suriye'de keskin nişancı tarafından vurulan Polat Alemdar için Şanlıurfa'da bir iş adamı yerel gazetede tam sayfa taziye ilanı verdi.

Peki televizyonun hiç mi olumlu katkısı yok? Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Azime Şebnem Soysal, bu sorunun yanıtını şöyle veriyor:
"Televizyon izlenme amacına göre değişir, maalesef bizim ülkemizde televizyonun hep olumsuz yönü ön plana çıkartılıyor. Olumsuz örneklerin yanı sıra olumlu örnekleri de var, 1980'lerde çocuklar, Susam Sokağı programını izleyerek zihinsel gelişiminin 10 puan daha üzerine çıktılar."
Deva Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İbrahim Ethem Çalhan ise çocuk gelişiminde televizyonun etkisinin çok önemli olduğunu ve ailelerin bu durumu önemsemesi gerektiğini söyledi.

"İnsanların gelişiminin büyük bir kısmı çocuklukta oluşur"
İnsanların gelişiminin büyük oranda çocuklukta oluştuğunu belirten Ethem Çalhan, şöyle konuştu:
“Amerikan Çocuk Hastalıklar Akademisi’nin önerisine göre, 2 yaşından küçük bir çocuğun hiçbir şekilde televizyon izlememesi gerekir. Çünkü televizyon 2 boyutlu bir gelişim sağlıyor, hâlbuki çocuğun 3 boyutlu bir gelişime ihtiyacı vardır.”
Çocuğun beyni gelişirken öğrenmesi gereken şeyleri annenin sesinden ve mimiklerinde aldığını söyleyen Çalhan, “Çocuğun annesiyle veya bir bireyle iletişimde olması gerektiği bir dönemde televizyonu tanıması oldukça sakıncalıdır. Çocukların duygusal doyum sağlaması ve onunla her bakımdan ilgilenilmesi onun sağlam ve güçlü bir psikolojik yapıya sahip olmasını sağlar.” dedi.



Günümüzde birçok aile çocuklarında görülen geç konuşma problemi için doktorlara başvuruyor. Geç konuşmanın nedenini Çalhan şöyle açıklıyor:
“Konuşmak bir ihtiyacı gidermek için geliştirilen bir eylem. Uzun süre cam ekrana bakan çocuklarda konuşma ihtiyacı gelişmiyor. Televizyona bakıyor ve sadece duyuyor. Çocuğun konuşması için konuşmaya ihtiyaç duyması gerekir. Günde 8-10 saat televizyonun izleyen çocuk konuşma ihtiyacı hissetmiyor. Sadece dinliyor, konuşması gerektiğinin farkına varamıyor. 2-3 yaşına kadar uzun süre televizyon karşısında kalan çocukta seslenince bakmama, göz kontağı kurmama, insanlara ve yaşıtlarına ilgisizlik görülür. Çocuğun gelişimini doğru tamamlanması için 2-3 yaşına kadar sadece insanlarla iletişimde bulunması gerekir.” Çalhan, çocuğun konuşma ihtiyacı hissetmesi ve konuşmayı pekiştirebilmesine grup oyunlarının çok büyük katkısı olduğunu belirtti.

Televizyon aynı zamanda çocuğun hayal dünyasının gelişmesini engellediğini ifade eden Çalhan, şunları söyledi:
“Çocuk televizyondan her şeyi hazır alıyor, düşünmüyor. Oysa çocuğun oynadığı oyunlarla hayal dünyasını geliştirmesi gerekir. Resim yapmak, oyun kurmak ve diğer çocuklarla bir şeyler paylaşmak çok yararlı eylemler. Fakat televizyon başındaki çocuk oyunlarında sadece gördüğü şeyleri oynuyor, televizyonda gördüğünün dışına çıkamıyor.”


"Dikkat eksikliği televizyondan kaynaklanıyor"

Ailelerin ve öğretmenlerin çocuklar ile ilgili dile getirdiği bir diğer konu ise dikkat eksikliği. Bunun başlıca nedeninin televizyon olduğunu söyleyen Çalhan, “Küçük yaşta çok renkli, hızlı değişen, çok sesli görüntüler çocuğun beynindeki dikkat mekanizmasını olumsuz etkilemeye başlar. 7-8 yaşına geldiğinde kitap okumak gibi sessiz bir ortamda tekdüze yapılan bir faaliyetten çabuk sıkılır, aksiyon olsun, ses olsun, gürültü olsun ister. Mesela televizyon karşısında kitap okur. Müzik dinleyerek ya da birilerinin olduğu bir ortamda kitap okur. Sessiz bir ortamda kitap okuma becerisini kazanamaz. Televizyon dikkat eksikliğinin en büyük etkenidir.” dedi.

"Çocukların hayatı taklit üzerine kurulu"
Çocukların gerçek hayatı televizyondaki gibi düşündükleri için ileriki yaşantısında olumsuz etkilerle karşılaştığını söyleyen Çalhan, “5-7 yaşlarındaki çocuk annesiyle beraber izlediği dizilerde cinsellik ile ilgili veya uygunsuz mesajlar çocuğun cinselliği kötü algılamasına neden olur. Çocuğa ayıp, kötü, bakma denilmesinin sonucunda çocuk ileriki yaşlarda cinselliğin kötü olduğunu düşünür.” dedi.
Anne ve babaların çocukları ile birlikte televizyon izlerken çok dikkatli ve seçici davranması gerektiğini dile getiren Çalhan, “Ebeveynlerin izlediği şiddet içerikli programlardan çocuğun gördüğü hareketleri arkadaşına yapmasına neden olur. Örnek olarak Kurtlar Vadisi gibi dizileri verebiliriz.” dedi.
Çalhan, çocukların hayatlarını taklit üzerinden yürüttüğünü belirterek şöyle konuştu:
“Çocuk, anne babasını taklit ettiği gibi dizilerde küfür duyar taklit eder, kavga görür taklit eder, öpüşme görür arkadaşını öper. Taklit üzerinden gider. Televizyonda yayınlanması ve çoğu insan tarafından izlenmesi çocukta bu eylemlerin çok doğru olduğu algısını uyandırır. Bu tip programların olması çocuğun arkadaş ilişkilerinde cinsel istismar, kavga dövüş gibi öğelerin desteklenmesine yol açar ki bu da ileride çocuğun sosyal hayatını olumsuz etkiler.”


"Televizyon yargılama becerisi kazandırır"
Çocukların yargılama becerisinin gelişmesinde televizyon çok büyük bir etken olduğunu vurgulayan Çalhan, anne ve babalara şu önerilerde bulundu:
“Örneğin 3-5 yaş aralığındaki çocuk Pepe, Caillou izliyor. Fakat önemli olan çocuk ne izliyor ve anlıyor mu. İlk olarak çocuk bütün gün televizyon izlememeli. 1-2 saat izletilmeli ve çizgi film bittiğinde televizyon kapatılmalı. Daha sonra çocuğa, ‘Oğlum ne yaptı Pepe? Nereye gitti?’ gibi sorular sorulmalı. Çocuk sadece ne olduğunu izlemez, ders çıkarır. Günümüzde anne, babalar televizyonu uyusun, sessiz dursun, gürültü yapmasın diye kullanıyor. Ailelerin sosyo-ekonomik zorlukları, ilgilenilmesi gereken ek kardeş durumu, anne babaların kendilerine ait sorunları, yapılması gereken ev işleri gibi birçok etken olabilir. Fakat bu doğru bir yaklaşım değil, çocukluk gelişimin en önemli dönemidir ve çocuk değerli olduğunu hissetmelidir.”


“Diziler çocukların iyi-kötü algısını zorluyor”
Çalhan, televizyonun bilinçli kullanıldığında çok fazla olumlu etkilerinin de bulunduğunu belirterek şunları anlattı:
“Televizyon en başta merak etmeyi sağlıyor. Yaratılış itibariyle meraklı olan insan çocukken de meraklı ve merakını televizyon ile gideriyor. Sayı saymayı öğreniyor, renkleri fark ediyor ve öğreniyor. Mesela deneyler yapıyor, evde yapılamayan birçok deneyi televizyon sayesinde öğreniyor. Ülkelerin tanıtıldığı belgeseller örneğin çok yararlıdır.”

Çocuklara seçici olunması kaydıyla dizi de izletilebileceğini ifade eden Çalhan, çocukların ev ortamının yansıtıldığı,  iyinin ile kötünün belli olduğu dizileri izleyebileceğini söyledi. Çalhan, şöyle devam etti:
“Fakat günümüzde dizilerin özellikleri çok farklı, iyi- kötü belli olmuyor. Bir hafta iyi olan karakter öteki hafta kötü olabiliyor. Eskiden ‘Karaşimşek’ vardı, şoförü iyiydi ve kötüleri öldürürdü, bu anlaşılırdı. Ama şimdi Kurtlar Vadisi’ndeki Polat iyi mi? Kötü mü? Muhteşem Yüzyıl'daki Hürrem iyi mi? Kötü mü? belli değil. Karakterler flu olduğu için çocukların beynindeki iyi-kötü algısı çelişiyor.” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.