Zafer DENİZ
Kitle iletişim araçları içerisinde
televizyonun şüphesiz çok önemli bir yeri var. Televizyonun hitap ettiği hedef
kitle üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri var. Pokemon'un moda olduğu yıllarda
ben Hakan Kabil İlköğretim Okulu'nda 4. sınıftaydım. Ders esnasında yan
sınıftan gelen Pikachuuuu! sesi ve ardından gelen ambulansın sirenleri, bir
neslin Pokemon rüyasını sona erdiren olaylardan biriydi. Sadece çocuklar mı?
Değil elbette, bazı yetişkinler de televizyondaki
olayları gerçek zannedebiliyorlar. Kurtlar Vadisi dizisinin 174. bölümünde
Suriye'de keskin nişancı tarafından vurulan Polat Alemdar için Şanlıurfa'da bir
iş adamı yerel gazetede tam sayfa taziye ilanı verdi.
Peki televizyonun hiç mi olumlu katkısı yok?
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr.
Azime Şebnem Soysal, bu sorunun yanıtını şöyle veriyor:
"Televizyon izlenme amacına göre
değişir, maalesef bizim ülkemizde televizyonun hep olumsuz yönü ön plana
çıkartılıyor. Olumsuz örneklerin yanı sıra olumlu örnekleri de var, 1980'lerde
çocuklar, Susam Sokağı programını izleyerek zihinsel gelişiminin 10 puan daha
üzerine çıktılar."
Deva Tıp Merkezi
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İbrahim Ethem Çalhan ise çocuk
gelişiminde televizyonun etkisinin çok önemli olduğunu ve ailelerin bu durumu
önemsemesi gerektiğini söyledi.
"İnsanların
gelişiminin büyük bir kısmı çocuklukta oluşur"
İnsanların gelişiminin büyük oranda çocuklukta
oluştuğunu belirten Ethem Çalhan, şöyle konuştu:
“Amerikan Çocuk Hastalıklar Akademisi’nin
önerisine göre, 2 yaşından küçük bir çocuğun hiçbir şekilde televizyon
izlememesi gerekir. Çünkü televizyon 2 boyutlu bir gelişim sağlıyor, hâlbuki
çocuğun 3 boyutlu bir gelişime ihtiyacı vardır.”
Çocuğun beyni
gelişirken öğrenmesi gereken şeyleri annenin sesinden ve mimiklerinde aldığını
söyleyen Çalhan, “Çocuğun annesiyle veya bir bireyle iletişimde olması
gerektiği bir dönemde televizyonu tanıması oldukça sakıncalıdır. Çocukların
duygusal doyum sağlaması ve onunla her bakımdan ilgilenilmesi onun sağlam ve
güçlü bir psikolojik yapıya sahip olmasını sağlar.” dedi.
Günümüzde
birçok aile çocuklarında görülen geç konuşma problemi için doktorlara
başvuruyor. Geç konuşmanın nedenini Çalhan şöyle açıklıyor:
“Konuşmak bir
ihtiyacı gidermek için geliştirilen bir eylem. Uzun süre cam ekrana bakan
çocuklarda konuşma ihtiyacı gelişmiyor. Televizyona bakıyor ve sadece duyuyor.
Çocuğun konuşması için konuşmaya ihtiyaç duyması gerekir. Günde 8-10 saat
televizyonun izleyen çocuk konuşma ihtiyacı hissetmiyor. Sadece dinliyor,
konuşması gerektiğinin farkına varamıyor. 2-3 yaşına kadar uzun süre televizyon
karşısında kalan çocukta seslenince bakmama, göz kontağı kurmama, insanlara ve
yaşıtlarına ilgisizlik görülür. Çocuğun gelişimini doğru tamamlanması için 2-3
yaşına kadar sadece insanlarla iletişimde bulunması gerekir.” Çalhan, çocuğun
konuşma ihtiyacı hissetmesi ve konuşmayı pekiştirebilmesine grup oyunlarının çok
büyük katkısı olduğunu belirtti.
Televizyon
aynı zamanda çocuğun hayal dünyasının gelişmesini engellediğini ifade eden Çalhan,
şunları söyledi:
“Çocuk
televizyondan her şeyi hazır alıyor, düşünmüyor. Oysa çocuğun oynadığı oyunlarla
hayal dünyasını geliştirmesi gerekir. Resim yapmak, oyun kurmak ve diğer
çocuklarla bir şeyler paylaşmak çok yararlı eylemler. Fakat televizyon
başındaki çocuk oyunlarında sadece gördüğü şeyleri oynuyor, televizyonda
gördüğünün dışına çıkamıyor.”
"Dikkat eksikliği televizyondan
kaynaklanıyor"
Ailelerin ve
öğretmenlerin çocuklar ile ilgili dile getirdiği bir diğer konu ise dikkat
eksikliği. Bunun başlıca nedeninin televizyon olduğunu söyleyen Çalhan, “Küçük
yaşta çok renkli, hızlı değişen, çok sesli görüntüler çocuğun beynindeki dikkat
mekanizmasını olumsuz etkilemeye başlar. 7-8 yaşına geldiğinde kitap okumak
gibi sessiz bir ortamda tekdüze yapılan bir faaliyetten çabuk sıkılır, aksiyon
olsun, ses olsun, gürültü olsun ister. Mesela televizyon karşısında kitap okur.
Müzik dinleyerek ya da birilerinin olduğu bir ortamda kitap okur. Sessiz bir
ortamda kitap okuma becerisini kazanamaz. Televizyon dikkat eksikliğinin en
büyük etkenidir.” dedi.
"Çocukların hayatı taklit üzerine kurulu"
Çocukların gerçek hayatı
televizyondaki gibi düşündükleri için ileriki yaşantısında olumsuz etkilerle
karşılaştığını söyleyen Çalhan, “5-7 yaşlarındaki çocuk annesiyle beraber
izlediği dizilerde cinsellik ile ilgili veya uygunsuz mesajlar çocuğun
cinselliği kötü algılamasına neden olur. Çocuğa ayıp, kötü, bakma denilmesinin
sonucunda çocuk ileriki yaşlarda cinselliğin kötü olduğunu düşünür.” dedi.
Anne ve
babaların çocukları ile birlikte televizyon izlerken çok dikkatli ve seçici davranması
gerektiğini dile getiren Çalhan, “Ebeveynlerin izlediği şiddet içerikli
programlardan çocuğun gördüğü hareketleri arkadaşına yapmasına neden olur.
Örnek olarak Kurtlar Vadisi gibi dizileri verebiliriz.” dedi.
Çalhan, çocukların
hayatlarını taklit üzerinden yürüttüğünü belirterek şöyle konuştu:
“Çocuk, anne
babasını taklit ettiği gibi dizilerde küfür duyar taklit eder, kavga görür
taklit eder, öpüşme görür arkadaşını öper. Taklit üzerinden gider. Televizyonda
yayınlanması ve çoğu insan tarafından izlenmesi çocukta bu eylemlerin çok doğru
olduğu algısını uyandırır. Bu tip programların olması çocuğun arkadaş
ilişkilerinde cinsel istismar, kavga dövüş gibi öğelerin desteklenmesine yol
açar ki bu da ileride çocuğun sosyal hayatını olumsuz etkiler.”
"Televizyon yargılama becerisi kazandırır"
Çocukların
yargılama becerisinin gelişmesinde televizyon çok büyük bir etken olduğunu vurgulayan
Çalhan, anne ve babalara şu önerilerde bulundu:
“Örneğin 3-5
yaş aralığındaki çocuk Pepe, Caillou izliyor. Fakat önemli olan çocuk ne
izliyor ve anlıyor mu. İlk olarak çocuk bütün gün televizyon izlememeli. 1-2
saat izletilmeli ve çizgi film bittiğinde televizyon kapatılmalı. Daha sonra
çocuğa, ‘Oğlum ne yaptı Pepe? Nereye gitti?’ gibi sorular sorulmalı. Çocuk sadece
ne olduğunu izlemez, ders çıkarır. Günümüzde anne, babalar televizyonu uyusun,
sessiz dursun, gürültü yapmasın diye kullanıyor. Ailelerin sosyo-ekonomik
zorlukları, ilgilenilmesi gereken ek kardeş durumu, anne babaların kendilerine
ait sorunları, yapılması gereken ev işleri gibi birçok etken olabilir. Fakat bu
doğru bir yaklaşım değil, çocukluk gelişimin en önemli dönemidir ve çocuk değerli
olduğunu hissetmelidir.”
“Diziler çocukların iyi-kötü algısını zorluyor”
Çalhan, televizyonun
bilinçli kullanıldığında çok fazla olumlu etkilerinin de bulunduğunu belirterek
şunları anlattı:
“Televizyon
en başta merak etmeyi sağlıyor. Yaratılış itibariyle meraklı olan insan
çocukken de meraklı ve merakını televizyon ile gideriyor. Sayı saymayı
öğreniyor, renkleri fark ediyor ve öğreniyor. Mesela deneyler yapıyor, evde
yapılamayan birçok deneyi televizyon sayesinde öğreniyor. Ülkelerin tanıtıldığı
belgeseller örneğin çok yararlıdır.”
Çocuklara
seçici olunması kaydıyla dizi de izletilebileceğini ifade eden Çalhan, çocukların
ev ortamının yansıtıldığı, iyinin ile
kötünün belli olduğu dizileri izleyebileceğini söyledi. Çalhan, şöyle devam
etti:
“Fakat günümüzde dizilerin özellikleri çok farklı, iyi- kötü belli
olmuyor. Bir hafta iyi olan karakter öteki hafta kötü olabiliyor. Eskiden
‘Karaşimşek’ vardı, şoförü iyiydi ve kötüleri öldürürdü, bu anlaşılırdı. Ama
şimdi Kurtlar Vadisi’ndeki Polat iyi mi? Kötü mü? Muhteşem Yüzyıl'daki Hürrem
iyi mi? Kötü mü? belli değil. Karakterler flu olduğu için çocukların beynindeki
iyi-kötü algısı çelişiyor.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.