14 Ocak 2013 Pazartesi

Bir kadın her şeydir


Sabiha KOÇ

Bir kadın kız kardeştir, abladır, eştir, yardır, dosttur, arkadaştır, öğretendir, öğretmendir, Atatürk’ü doğuran anadır, Fatih Sultan Mehmet’i doğuran validedir. Bir kadın mücadeledir, fedakarlıktır, yuvayı kuran dişi kuştur. Tüm duyguların; sevginin, şefkatin, merhametin cinsiyeti olsa mutlaka kadın olurdu. ”Duygu” bu yüzden bir kız ismidir. Küçücük bir köyden çıkıp sınırlarını aşmış bir kadın.
Bir ailenin iki erkekten sonra üçüncü evladı olarak 27 Mayıs 1965’te Güdül’de  dünyaya geldi. Annesi büyük bir sevinçle “Gülsün” koydu ismini. Bilemezdi ismine tezat bir kaderi yazıldığını alın yazısına, bilemezdi bir ömür gülmek nedir bilemeyeceğini. Son zamanlarını, “Gülsün dedim de hiç gülmedin yavrum.” diye ağıt yakarak geçirdi rahmetli annesi. Kızı Gülsün Onultan hiç duymadı bu feryatları, analar gizli ağlardı. O da anasının ardından “Gülsün dedin de beni niye ağlattın anam”  diye ağlar hâlâ. Küçük yaşta omzuna ağır yükler yüklenen, zaman geçtikçe daha da ağırlaşan ama asla pes etmeyen o yosun gözlü kadına sorduk. . .



Nasıl bir çocukluğunuz vardı?
Ben hiç çocuk olmadım ki. Hep sorumluluk sahibi bir genç kızdım. Dokuz yaşımda hayata atıldım. Ben küçükken annem erkenden kalkardı. Beni de kaldırır,  birlikte kuyudan su çekmeye giderdik. Sekiz yaşımda benden büyük iki güğüm taşırdım. Akranlarımla hiç oyun oynamadım sokakta.B enim hiç oyun çağım olmadı. Her gün üç km yürürdük okula gitmek için. Okulu bitirdim, ben 11 yaşımdayken annem hasta oldu. İki abim ve babama ben bakardım, annem hastanede yatarken. Yengemlere sorup yaprak sardım bigün çocuk halimle. Onlarda yardım ediverelim demezlerdi. Kolay yemek yok muydu ki. Oya yapıp satardım, para kazanırdım.15 yaşımdayken görücüler gelmeye başladı. Annem kız evsüklüsü fazla durmaz diye evlendirdi beni. Bana hiç sormadılar.

Okusaydınız ne olmak isterdiniz?
Şimdiye kadar bu soruyu hiç kimse sormadı bana. Çocukken de sormadılar “Büyüyünce ne olmak istersiniz?” diye. Nasılsa kızdık, okutulmayacaktık. Ama madem sordun bi düşüneyim. Psikolog olmak isterdim belki. İnsanları dinlemeyi ve onları rahatlatmayı seviyorum.

Evlilik hayatınız nasıldı?
Evliliğin iyi tarafları da vardı kötü tarafları da. En iyi tarafı anne olmaktı. Bi çatının altında eltim, kaynanam, görümcem yaşıyorduk. Ama eşim her zaman yanımdaydı. Evlendikten üç ay sonra hamile kaldım. 16 yaşımda hamileydim, 17 yaşımda anne oldum. Bir annenin sorumluluğu yoktu bende, koca bir ailenin sorumluluğu vardı. Kaynanam hastaydı. Gülmeyi unuttuğum günler oldu. Yorgunluktan gülmek aklıma gelmezdi. Şimdiki şartlar olsa okumak isterdim, erken evlenmezdim, daha bilinçli bir anne olurdum,  o zamanlar yaptığım hataları yapmazdım. Ben çocuğumla birlikte büyüdüm. Çocuğumu dövmezdim mesela. Ama eşimden hiç şiddet görmedim.

Tecrübelerinize dayanarak yeni evlenen, zamane çiftlerine ne gibi tavsiyelerde bulunmak ister siniz?
Evlilik üç şey ister; sevgi, saygı ve fedakarlık.  Birbirlerine tahammül etmeyi bilecekler. Her istediğimiz olsun derlerse bu iş olmaz. Olduğu olacak olmadığı olacak. Erkek erkekliğini, kadın da kadınlığını bilecek. Ben çalışıyorum eşim işsiz ama onu rencide etmemek için elimden geleni yapıyorum.

Hayat size neler öğretti?
Hayatta hiçbir şeyi kolay elde etmedim. Hep mücadele ettim. Tırnaklarımla kazıyarak kazandım. Hayat bana kimseye muhtaç olmamayı, kimseye el açmamayı öğretti. Çıkışlarım da oldu inişlerim de ama hep dimdik ayakta durmayı öğrendim. Özellikle kız çocukları okusun altın bilezik sahibi olsun. Ben bunu çok yaşadım. Okumadan da para kazandım ama okuyup da kazanmak isterdim.

Sizce mücadele ne demek?
Mücadele kendinden bir şeyler vermek demek, fedakarlık etmek demek. Hayata küsmeyeceksin. Acı da olsa yoksulluk da olsa katlanacaksın.

Hatırladığınız en kötü an ya da anı neydi?
Ölüm her zaman kötüydü de ondan kötüleri de vardı. Elindekilerin kaybolduğunu yaşamak çok zordu tüm mal varlığını kaybetmek, her şeye sıfırdan başlamak. İnsan bi anda boşlukta kalıyor. Bir de en sevdiğin insandan beklemediğin bir darbe almak çok kötü. İzi hiç geçmiyor, hiç unutamıyorum.

Mutlu kalmayı nasıl başardınız?
Pollyannacılık oynadık. Hep şükrettik. Şimdi soba yakmadım mesela soğukta oturuyorum ama çatımız akmadığı için şükrediyoruz. Elimdekilerle yetinmeyi bildim. Hep benden daha kötülerini düşündüm. Lükste gözüm yoktu.

Zorlukların üstesinden nasıl geldiniz?
Hep beraber ailecek. Her şeyimizi kaybetsek de birbirimiz kaybetmedik. Aile olmayı bildik. Kopmadık. Dağılmadık. Çalıştık çabaladık. Dostlarımız yanımızdaydı. Hiçbir şeyimiz olmasa da ailemiz vardı.

En zor zamanlarınızda sizi hayata bağlayan neydi?
Ben bir ara kendimi kaybetmiştim. Kötü kötü rüyalar görüyordum. Karabasan geliyordu, doktorlara götürdüler. Hayattan tat almamaya başlamıştım. Eşim geldi başucuma “Sen varsan biz de varız, sen yoksan biz de yokuz. Bu aileyi ayakta tutacak sensin.” dedi. Sonra düşündüm de haklıydı. Derken torunum oldu. Kaderi bana benzemesin diye adını “Gülsün” koydurmadım. Benim iki oğlum vardı. Hiç kızım olmamıştı. Kızım olsun yanıma yoldaş olsun isterdim. Hayat ışığım yaşam kaynağım. Gözleri, her yanı bana benziyordu. Onunla hayata daha sıkı tutundum.

İmkanları kısıtlı bir köyde çalışma hayatını nasıl sağladınız?
Burada dışarıda çalışma gibi bir imkanımız yok. Ama hiçbir zaman eşimden para istemedim. Önce oya ördüm, dantel ördüm sattım. Sonra bir süre hayvancılık yaptık. Süt sattım, yoğurt sattım. Mallarımızı kaybedince de gözleme, bazlama satmaya başladım. Ama onurumu ve gururumu asla satmadım. Benden sonra bazlama satmaya başlayan çok kadın oldu, onlara da öncülük ettim ama müşteriler benden almaktan hiç vazgeçmedi.

Sizin yaptığınız ekmeklerin daha çok tutulmasının sebebi nedir sizce?
Ben yaptığım işi önemsiyorum. Severek yapıyorum. Bazlama yapıp satarak borçlarımızı çok azalttık, üç katlı bir ev sahibi olduk. İsteksiz yapmıyorum güzel oluyor. Bazlama insanlarda bağımlılık yapıyor. Ankara’dan gelip alanlar mı dersin yurt dışından isteyenler mi dersin satılıyor çok şükür. Bir de bazlama yapmak kolay değildir, hanımlar tembel oluyor. Evlerinde yapmaktansa almak daha kolaylarına geliyor.

Hayat felsefeniz nedir?
Çalışmak ve inanmak.

Kendinizi nasıl yetiştirdiniz?
Beni hayat yetiştirdi. Küçükken bize sen kızsın şunu yapma bunu yapma derlerdi. Halbuki arkamızda durup yap kızım demeleri gerekirdi. Hayat üniversitesini okuduk. Bu üniversiteden mezun olmak daha zor. Diplomayı zaten ölünce veriyorlar. Ama yaşamayı hep sevdim.

Anlattıklarınız karşısında duygulanmamak mümkün değil.  Belki roman olacak bir hayattır ama biz şimdilik bir kesitiyle yetinelim. Peki son olarak hayattaki amaçlarınız ve hayalleriniz nelerdir?
Bundan sonra borçlarımı sıfırlayıp, saliha bir kadın olup hacca gitmek istiyorum. Çok dobra bir insan olduğum içim küfürlü konuşmaları da bıraksam iyi olacak.

Her şey için size çok teşekkür ederiz. Sizin gibi analar var oldukça  bizim gibi evlatlar yok olmaz.
Ne demek bizi ana yapan güçlü kılan sizlersiniz. Asıl ben teşekkür ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.