Sabiha KOÇ
Bir kadın kız kardeştir, abladır, eştir, yardır, dosttur,
arkadaştır, öğretendir, öğretmendir, Atatürk’ü doğuran anadır, Fatih Sultan
Mehmet’i doğuran validedir. Bir kadın mücadeledir, fedakarlıktır, yuvayı kuran
dişi kuştur. Tüm duyguların; sevginin, şefkatin, merhametin cinsiyeti olsa
mutlaka kadın olurdu. ”Duygu” bu yüzden bir kız ismidir. Küçücük bir köyden çıkıp
sınırlarını aşmış bir kadın.
Bir ailenin iki erkekten sonra üçüncü evladı olarak
27 Mayıs 1965’te Güdül’de dünyaya geldi.
Annesi büyük bir sevinçle “Gülsün” koydu ismini. Bilemezdi ismine tezat bir
kaderi yazıldığını alın yazısına, bilemezdi bir ömür gülmek nedir
bilemeyeceğini. Son zamanlarını, “Gülsün dedim de hiç gülmedin yavrum.” diye
ağıt yakarak geçirdi rahmetli annesi. Kızı Gülsün Onultan hiç duymadı bu
feryatları, analar gizli ağlardı. O da anasının ardından “Gülsün dedin de beni
niye ağlattın anam” diye ağlar hâlâ.
Küçük yaşta omzuna ağır yükler yüklenen, zaman geçtikçe daha da ağırlaşan ama
asla pes etmeyen o yosun gözlü kadına sorduk. . .
Nasıl
bir çocukluğunuz vardı?
Ben hiç çocuk olmadım ki. Hep sorumluluk sahibi bir
genç kızdım. Dokuz yaşımda hayata atıldım. Ben küçükken annem erkenden
kalkardı. Beni de kaldırır, birlikte
kuyudan su çekmeye giderdik. Sekiz yaşımda benden büyük iki güğüm taşırdım. Akranlarımla
hiç oyun oynamadım sokakta.B enim hiç oyun çağım olmadı. Her gün üç km yürürdük
okula gitmek için. Okulu bitirdim, ben 11 yaşımdayken annem hasta oldu. İki
abim ve babama ben bakardım, annem hastanede yatarken. Yengemlere sorup yaprak
sardım bigün çocuk halimle. Onlarda yardım ediverelim demezlerdi. Kolay yemek
yok muydu ki. Oya yapıp satardım, para kazanırdım.15 yaşımdayken görücüler
gelmeye başladı. Annem kız evsüklüsü fazla durmaz diye evlendirdi beni. Bana
hiç sormadılar.
Okusaydınız
ne olmak isterdiniz?
Şimdiye kadar bu soruyu hiç kimse sormadı bana.
Çocukken de sormadılar “Büyüyünce ne olmak istersiniz?” diye. Nasılsa kızdık,
okutulmayacaktık. Ama madem sordun bi düşüneyim. Psikolog olmak isterdim belki.
İnsanları dinlemeyi ve onları rahatlatmayı seviyorum.
Evlilik
hayatınız nasıldı?
Evliliğin iyi tarafları da vardı kötü tarafları da. En
iyi tarafı anne olmaktı. Bi çatının altında eltim, kaynanam, görümcem
yaşıyorduk. Ama eşim her zaman yanımdaydı. Evlendikten üç ay sonra hamile
kaldım. 16 yaşımda hamileydim, 17 yaşımda anne oldum. Bir annenin sorumluluğu
yoktu bende, koca bir ailenin sorumluluğu vardı. Kaynanam hastaydı. Gülmeyi
unuttuğum günler oldu. Yorgunluktan gülmek aklıma gelmezdi. Şimdiki şartlar
olsa okumak isterdim, erken evlenmezdim, daha bilinçli bir anne olurdum, o zamanlar yaptığım hataları yapmazdım. Ben
çocuğumla birlikte büyüdüm. Çocuğumu dövmezdim mesela. Ama eşimden hiç şiddet
görmedim.
Tecrübelerinize
dayanarak yeni evlenen, zamane çiftlerine ne gibi tavsiyelerde bulunmak ister
siniz?
Evlilik üç şey ister; sevgi, saygı ve
fedakarlık. Birbirlerine tahammül etmeyi
bilecekler. Her istediğimiz olsun derlerse bu iş olmaz. Olduğu olacak olmadığı
olacak. Erkek erkekliğini, kadın da kadınlığını bilecek. Ben çalışıyorum eşim
işsiz ama onu rencide etmemek için elimden geleni yapıyorum.
Hayat
size neler öğretti?
Hayatta hiçbir şeyi kolay elde etmedim. Hep mücadele
ettim. Tırnaklarımla kazıyarak kazandım. Hayat bana kimseye muhtaç olmamayı, kimseye
el açmamayı öğretti. Çıkışlarım da oldu inişlerim de ama hep dimdik ayakta
durmayı öğrendim. Özellikle kız çocukları okusun altın bilezik sahibi olsun.
Ben bunu çok yaşadım. Okumadan da para kazandım ama okuyup da kazanmak
isterdim.
Sizce
mücadele ne demek?
Mücadele kendinden bir şeyler vermek demek, fedakarlık
etmek demek. Hayata küsmeyeceksin. Acı da olsa yoksulluk da olsa katlanacaksın.
Hatırladığınız
en kötü an ya da anı neydi?
Ölüm her zaman kötüydü de ondan kötüleri de vardı.
Elindekilerin kaybolduğunu yaşamak çok zordu tüm mal varlığını kaybetmek, her
şeye sıfırdan başlamak. İnsan bi anda boşlukta kalıyor. Bir de en sevdiğin
insandan beklemediğin bir darbe almak çok kötü. İzi hiç geçmiyor, hiç
unutamıyorum.
Mutlu
kalmayı nasıl başardınız?
Pollyannacılık oynadık. Hep şükrettik. Şimdi soba
yakmadım mesela soğukta oturuyorum ama çatımız akmadığı için şükrediyoruz. Elimdekilerle
yetinmeyi bildim. Hep benden daha kötülerini düşündüm. Lükste gözüm yoktu.
Zorlukların
üstesinden nasıl geldiniz?
Hep beraber ailecek. Her şeyimizi kaybetsek de
birbirimiz kaybetmedik. Aile olmayı bildik. Kopmadık. Dağılmadık. Çalıştık
çabaladık. Dostlarımız yanımızdaydı. Hiçbir şeyimiz olmasa da ailemiz vardı.
En
zor zamanlarınızda sizi hayata bağlayan neydi?
Ben bir ara kendimi kaybetmiştim. Kötü kötü rüyalar
görüyordum. Karabasan geliyordu, doktorlara götürdüler. Hayattan tat almamaya
başlamıştım. Eşim geldi başucuma “Sen varsan biz de varız, sen yoksan biz de
yokuz. Bu aileyi ayakta tutacak sensin.” dedi. Sonra düşündüm de haklıydı.
Derken torunum oldu. Kaderi bana benzemesin diye adını “Gülsün” koydurmadım.
Benim iki oğlum vardı. Hiç kızım olmamıştı. Kızım olsun yanıma yoldaş olsun
isterdim. Hayat ışığım yaşam kaynağım. Gözleri, her yanı bana benziyordu.
Onunla hayata daha sıkı tutundum.
İmkanları
kısıtlı bir köyde çalışma hayatını nasıl sağladınız?
Burada dışarıda çalışma gibi bir imkanımız yok. Ama
hiçbir zaman eşimden para istemedim. Önce oya ördüm, dantel ördüm sattım. Sonra
bir süre hayvancılık yaptık. Süt sattım, yoğurt sattım. Mallarımızı kaybedince
de gözleme, bazlama satmaya başladım. Ama onurumu ve gururumu asla satmadım.
Benden sonra bazlama satmaya başlayan çok kadın oldu, onlara da öncülük ettim
ama müşteriler benden almaktan hiç vazgeçmedi.
Sizin
yaptığınız ekmeklerin daha çok tutulmasının sebebi nedir sizce?
Ben yaptığım işi önemsiyorum. Severek yapıyorum. Bazlama
yapıp satarak borçlarımızı çok azalttık, üç katlı bir ev sahibi olduk. İsteksiz
yapmıyorum güzel oluyor. Bazlama insanlarda bağımlılık yapıyor. Ankara’dan
gelip alanlar mı dersin yurt dışından isteyenler mi dersin satılıyor çok şükür.
Bir de bazlama yapmak kolay değildir, hanımlar tembel oluyor. Evlerinde
yapmaktansa almak daha kolaylarına geliyor.
Hayat
felsefeniz nedir?
Çalışmak ve inanmak.
Kendinizi
nasıl yetiştirdiniz?
Beni hayat yetiştirdi. Küçükken bize sen kızsın şunu
yapma bunu yapma derlerdi. Halbuki arkamızda durup yap kızım demeleri
gerekirdi. Hayat üniversitesini okuduk. Bu üniversiteden mezun olmak daha zor.
Diplomayı zaten ölünce veriyorlar. Ama yaşamayı hep sevdim.
Anlattıklarınız
karşısında duygulanmamak mümkün değil. Belki roman olacak bir hayattır ama biz
şimdilik bir kesitiyle yetinelim. Peki son olarak hayattaki amaçlarınız ve
hayalleriniz nelerdir?
Bundan sonra borçlarımı sıfırlayıp, saliha bir kadın
olup hacca gitmek istiyorum. Çok dobra bir insan olduğum içim küfürlü
konuşmaları da bıraksam iyi olacak.
Her
şey için size çok teşekkür ederiz. Sizin gibi analar var oldukça bizim gibi evlatlar yok olmaz.
Ne demek bizi ana yapan güçlü kılan sizlersiniz.
Asıl ben teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.