Melisa SEVEDİOĞULLARI
Ah şu kadınlar… Ne de çok seviliyorlar(!) Ne de çok haklarında konuşuluyor, karar
veriliyor mavi nüfus cüzdanına sahip olanlar tarafından… Kendini gayet iyi
yetiştirmiş iki çocuk annesi, başarılı bir iş kadını, parmakla gösterilen ve kuşkusuz son günlerin
en çok konuşulan kadını CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ile artan kadın şiddeti, sömürülen kadın emeği,
kadının toplumdaki yeri üzerine
konuştuk.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurmuş olduğu Alo 183
hattı Türkiye’de kadına yönelik
psikolojik ve fiziksel şiddeti azaltmada ne kadar faydalı olabilir? Kısacası
bir telefon hattı şiddeti ne kadar önleyebilir?
Bu tür girişimler araç olabilir.
Önemli olan toplumun zihinsel dönüşümünü sağlamaktır. Kadınların yüzde 27’si
sığınma evindeyken öldürülüyor. Bu da gösteriyor ki bu girişimler tek başına
yeterli değil. Devlet koruma isteyen kadınların yüzde 73’ünü koruyamıyor. Kadına
yönelik şiddet son 10 yılda yüzde 1400 artmış durumda. Bu tablodan kadınların
açısından büyük bir yenilgi çıkıyor, Bakanlık adına da büyük bir başarısızlık!
Türkiye’de yaşayanların yüzde 90’ı Müslüman’dır klişesinden yola
çıkarak, kadının toplumda bu kadar pasif bir rol oynamasını dinle bağdaştırabilir
miyiz? Örneğin; İslamiyet’te iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine
denk sayılması vs.
Bunu İslamiyetle bağdaştırmanın
doğru olmadığını düşünüyorum. Cumhuriyet kazanımları, özellikle laiklik
ilkesinin anayasaya girmesiyle kadınların uzun yıllar boyunca verdikleri
mücadele kadının toplumsal hayatta eşit olarak yer almasını da sağladı. Bugün
geldiğimiz nokta ise kendisi gibi düşünmeyenlerin varlığını yok sayan, hapse
atan, özgürlüklerini kısıtlayan zihniyetin yansımasıdır.
Son dönemlerde kadın bedenine yönelik konuların sık sık gündeme
gelmesi, kadın bedeninin bu kadar çok konuşulması kadının toplumsal statüsünü
nasıl etkiler?
Kadının bedeni üzerinden yapılan
siyasetin nedeni kadınlara tek adreslerinin evleri olduğunu göstermek. Kadının
iş hayatında, siyasette, karar mekanizmalarında yer almalarını istemeyen
zihniyet kadının bedeni üzerinden konuşmaktan rahatsız olmuyor.
Başbakanın üç çocuk çağrısı, kürtaja yönelik söylemler ‘’Kadının
toplumda görevi budur’’ düşüncesini yerleştirmek sağlamlaştırmak için mi
yapılıyor?
Başbakanın söylemleri kadını aile
içine hapseden söylemlerdir. Kadınların maruz kaldıkları şiddetten hiç
bahsetmeyen Başbakan, kadının kaç çocuğa sahip olacağını söylüyor. O çocuğa
nasıl sahip olacağını söylemekten geri durmuyor. Kadını aile içinde çocuğa,
yaşlıya bakan, ev işleriyle uğraşan biri olarak görüyor. Kadını ayrı bir birey
olarak tanımıyor.
Bu söylemlerle pekiştirilen
politikalar kadının toplumsal statüsünü olumsuz yönde etkiliyor elbette.
Bülent Arınç ile ilgili
tartışmanızın ardından Twitter’dan size gelen birçok resim ve içeriği
aktardınız. CHP dışından sivil toplum kuruluşlarından ya da diğer partilerden
size ya da partinize gelen destek veya arkanızdayız mesajı veren oldu mu?
11 Aralık 2012’de TBMM Genel
Kurulu’nda maruz kaldığım psikolojik şiddetin ardından sivil toplum
örgütlerinden, AKP dışındaki siyasi partilerden büyük destek gördüm. Hatta Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, TBMM’de kadın milletvekillerine verdiği yemeği
iptal etmek zorunda kaldı. Çünkü Şahin’in Arınç’ı kınamaması nedeniyle CHP, MHP
ve BDP milletvekilleri yemeği protesto ederek gitmediler. Suç duyurusunda
bulunduğum gün basın açıklaması esnasında 50 sivil toplum örgütü bana destek
vermek için Adliye’nin önündeydiler.
Benim maruz kaldığım psikolojik
şiddet sadece bana yapılmamıştı. Bu zihniyetin tüm kadınlara yönelik uyguladığı
şiddetin Genel Kurul’daki yansımasıydı. Köşe yazarlarından, sosyal medyadan önemli
destek mesajları geldi, halen de gelmeye devam ediyor.
Kadına karşı şiddette medyayı sorumlu tutuyor musunuz? Geçen yıl Habertürk gazetesinin manşetini
hatırlarsınız. Medya kadına şiddet kavramının önemini yeterince anlıyor mu?
Bundan medyayı sorumlu tutmuyorum,
ama medyanın üstüne düşen sorumluluğu yerine tam anlamıyla getirmediğini
düşünüyorum. Medyanın dilinin dönüşmesi gerekiyor. Kullandığı haberin diline,
başlığına, kullandığı fotoğraflara dikkat etmelidir. Mağduru bir kez de medya
mağdur etmemelidir.
Medya, haberlerinde, şiddeti
uygulayana “işsizdi, kıskandı, cinnet
geçirdi” gibi ifadelerle suçlayan bahaneler bulmaması gerekmektedir. Kadının
bedeni üzerinden haberin dilinin kurulmaması gerekmektedir. Medyanın
sorumluluğu oldukça fazla. Bu konuda toplumsal farkındalık yaratmada üstüne
önemli görevler düşüyor.
Kadına şiddeti azaltmada ciddi yaptırımlar olabilir mi? Bu çizgide
kadını topluma kazandırmada toplumda aktif bir role sahip olması için yürüttüğünüz
ya da uygulamaya koymayı planladığınız proje ya da projeler var mıdır?
En önemli sorunlardan biri de
kadına yönelik şiddetin cezai yaptırımlarının düşük olması. Töre, namus
bahanesiyle şiddet uygulayanların cezalarında indirime gidiliyor. Bunun önüne
geçilmeli, caydırıcı cezalar uygulanması gerekiyor. Yasalar suçluyu değil,
mağduru korumalı.
Gittiğim her yerde kadınların
sorunlarıyla yakından ilgileniyorum. Şiddete maruz kalan kadınlara her türlü
desteği sağlamaya çalışıyorum. Ama daha büyük ölçekte fayda sağlamak için
iktidarda olmak gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında kadınlar hak
ettikleri yaşama kavuşacaklardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.