18 Ocak 2013 Cuma

Pembe cüzdan mağdurları


Melisa SEVEDİOĞULLARI

Ah şu kadınlar… Ne de çok seviliyorlar(!)  Ne de çok haklarında konuşuluyor, karar veriliyor mavi nüfus cüzdanına sahip olanlar tarafından… Kendini gayet iyi yetiştirmiş  iki çocuk annesi,  başarılı bir iş kadını,  parmakla gösterilen ve kuşkusuz son günlerin en çok konuşulan kadını CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ile  artan kadın şiddeti, sömürülen kadın emeği, kadının toplumdaki yeri  üzerine konuştuk.



Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurmuş olduğu Alo 183 hattı  Türkiye’de kadına yönelik psikolojik ve fiziksel şiddeti azaltmada ne kadar faydalı olabilir? Kısacası bir telefon hattı şiddeti ne kadar önleyebilir?
Bu tür girişimler araç olabilir. Önemli olan toplumun zihinsel dönüşümünü sağlamaktır. Kadınların yüzde 27’si sığınma evindeyken öldürülüyor. Bu da gösteriyor ki bu girişimler tek başına yeterli değil. Devlet koruma isteyen kadınların yüzde 73’ünü koruyamıyor. Kadına yönelik şiddet son 10 yılda yüzde 1400 artmış durumda. Bu tablodan kadınların açısından büyük bir yenilgi çıkıyor, Bakanlık adına da büyük bir başarısızlık!

Türkiye’de yaşayanların yüzde 90’ı Müslüman’dır klişesinden yola çıkarak, kadının toplumda bu kadar pasif bir rol oynamasını dinle bağdaştırabilir miyiz? Örneğin; İslamiyet’te iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk sayılması vs.
Bunu İslamiyetle bağdaştırmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Cumhuriyet kazanımları, özellikle laiklik ilkesinin anayasaya girmesiyle kadınların uzun yıllar boyunca verdikleri mücadele kadının toplumsal hayatta eşit olarak yer almasını da sağladı. Bugün geldiğimiz nokta ise kendisi gibi düşünmeyenlerin varlığını yok sayan, hapse atan, özgürlüklerini kısıtlayan zihniyetin yansımasıdır.

Son dönemlerde kadın bedenine yönelik konuların sık sık gündeme gelmesi, kadın bedeninin bu kadar çok konuşulması kadının toplumsal statüsünü nasıl etkiler?
Kadının bedeni üzerinden yapılan siyasetin nedeni kadınlara tek adreslerinin evleri olduğunu göstermek. Kadının iş hayatında, siyasette, karar mekanizmalarında yer almalarını istemeyen zihniyet kadının bedeni üzerinden konuşmaktan rahatsız olmuyor.

Başbakanın üç çocuk çağrısı, kürtaja yönelik söylemler ‘’Kadının toplumda görevi budur’’ düşüncesini yerleştirmek sağlamlaştırmak için mi yapılıyor?
Başbakanın söylemleri kadını aile içine hapseden söylemlerdir. Kadınların maruz kaldıkları şiddetten hiç bahsetmeyen Başbakan, kadının kaç çocuğa sahip olacağını söylüyor. O çocuğa nasıl sahip olacağını söylemekten geri durmuyor. Kadını aile içinde çocuğa, yaşlıya bakan, ev işleriyle uğraşan biri olarak görüyor. Kadını ayrı bir birey olarak tanımıyor.
Bu söylemlerle pekiştirilen politikalar kadının toplumsal statüsünü olumsuz yönde etkiliyor elbette.

Bülent Arınç ile ilgili tartışmanızın ardından Twitter’dan size gelen birçok resim ve içeriği aktardınız. CHP dışından sivil toplum kuruluşlarından ya da diğer partilerden size ya da partinize gelen destek veya arkanızdayız mesajı veren oldu mu?
11 Aralık 2012’de TBMM Genel Kurulu’nda maruz kaldığım psikolojik şiddetin ardından sivil toplum örgütlerinden, AKP dışındaki siyasi partilerden büyük destek gördüm. Hatta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin,  TBMM’de kadın milletvekillerine verdiği yemeği iptal etmek zorunda kaldı. Çünkü Şahin’in Arınç’ı kınamaması nedeniyle CHP, MHP ve BDP milletvekilleri yemeği protesto ederek gitmediler. Suç duyurusunda bulunduğum gün basın açıklaması esnasında 50 sivil toplum örgütü bana destek vermek için Adliye’nin önündeydiler.
Benim maruz kaldığım psikolojik şiddet sadece bana yapılmamıştı. Bu zihniyetin tüm kadınlara yönelik uyguladığı şiddetin Genel Kurul’daki yansımasıydı.  Köşe yazarlarından, sosyal medyadan önemli destek mesajları geldi, halen de gelmeye devam ediyor.

Kadına karşı şiddette medyayı sorumlu tutuyor musunuz? Geçen yıl Habertürk gazetesinin manşetini hatırlarsınız. Medya kadına şiddet kavramının önemini yeterince anlıyor mu?
Bundan medyayı sorumlu tutmuyorum, ama medyanın üstüne düşen sorumluluğu yerine tam anlamıyla getirmediğini düşünüyorum. Medyanın dilinin dönüşmesi gerekiyor. Kullandığı haberin diline, başlığına, kullandığı fotoğraflara dikkat etmelidir. Mağduru bir kez de medya mağdur etmemelidir.
Medya, haberlerinde, şiddeti uygulayana “işsizdi,  kıskandı, cinnet geçirdi” gibi ifadelerle suçlayan bahaneler bulmaması gerekmektedir. Kadının bedeni üzerinden haberin dilinin kurulmaması gerekmektedir. Medyanın sorumluluğu oldukça fazla. Bu konuda toplumsal farkındalık yaratmada üstüne önemli görevler düşüyor. 

Kadına şiddeti azaltmada ciddi yaptırımlar olabilir mi? Bu çizgide kadını topluma kazandırmada toplumda aktif bir role sahip olması için yürüttüğünüz ya da uygulamaya koymayı planladığınız proje ya da projeler var mıdır?
En önemli sorunlardan biri de kadına yönelik şiddetin cezai yaptırımlarının düşük olması. Töre, namus bahanesiyle şiddet uygulayanların cezalarında indirime gidiliyor. Bunun önüne geçilmeli, caydırıcı cezalar uygulanması gerekiyor. Yasalar suçluyu değil, mağduru korumalı.
Gittiğim her yerde kadınların sorunlarıyla yakından ilgileniyorum. Şiddete maruz kalan kadınlara her türlü desteği sağlamaya çalışıyorum. Ama daha büyük ölçekte fayda sağlamak için iktidarda olmak gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında kadınlar hak ettikleri yaşama kavuşacaklardır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.