Saat tik-takları arasında
huzuru yakalayan Ersa Yönetim Kurulu Başkanı Erol Ata’nın 2100’ün üzerinde nadide saati içeren bir koleksiyonu bulunuyor.
Gerçek bir koleksiyoncu ruhuna sahip Erol Ata ile taş plaktan yükselen Zeki
Müren ezgisi eşliğinde saat tutkusu ve
projeleri üzerine söyleştik.
Nimet PAMUKÇUOĞLU
Erol Ata'yı biraz
tanıyabilir miyiz?
1954 yılında Sivas Şarkışla'da doğdum, Hacettepe Üniversitesi Ekonomi Bölümünden
1977 yılında mezun oldum. Mobilyacılık sektöründe isim yapmış ERSA'da Yönetim
Kurulu Başkanı olarak görev yapıyorum.
Saat koleksiyonu yapmaya
ne zaman ve nasıl başladınız?
Dakikliği çok seviyorum.
Tik-tak sesleri ayrı bir keyif, onlarla ilgilenmek, onları seyretmek, izlemek
huzur veriyor. İkinci el saatler, geçmişten getirdiği anılar beni çok
etkiliyor.
1990 yılından bu yana teşhir
amaçlı biriktirmeye başladım. 2012 yılı ortalarında koleksiyoner belgesi aldım.
Başlangıçta üç raflı cam kapaklı bir dolapta toplamaya çalıştığım
saatlerim, şu anda Ersa'nın Ankara
fabrikasında yer alan ofisimde ve bulunduğumuz odada, koridorlarda ve işyerinin
değişik birimlerinde sergileniyor.
İleride yine bu binada daha büyük bir odayı saat odası olarak
düzenlemeyi düşünüyorum.
“Bir saati gördüğüm zaman
otomatik, kurmalı, pilli ya da özel bir sistemle mi çalıştığını tahmin
edebiliyorum. Telefon rehberimde, saat ticaretiyle uğraşan 60'tan fazla kişinin
ismi kayıtlı.”
Koleksiyonunuzdaki en
eski saat kaç yıllık?
Yaptığım araştırmalarda
bulabildiğim en eski objem 350 yıllık İngiliz yapımı bir cep saatidir. Saatin
genel adı soğan anlamında “Oignon” olarak geçiyor. 1650'li yıllarda yapılmış ve
en güzeli de hala çalışıyor vaziyette olması. Yine 1700'lerin sonu yani
1780'lerden ve 1850'lerden cep saatleri var. Onların iki çeşidi var hem rafa
asılan hem de Grandfather denilen ayaklı saatler. Salon tipi mobilyalı olanlar 1640'lardan
sonra yapılmaya başlanmış. 1800'lü yıllarda çoğunlukla üretilmiş ve dünyanın
her yanına gönderilmiş. Osmanlı için yapılanlarda arapça kadran kullanılmış. Bu
saatlerden tamire verdiğim 6 tane olmak üzere her biri ayrı bir servet olan
toplamda 10'dan fazla saatim var.
“Duvar saatlerini kurmayı,
ayarlarını yapmayı ve sonrasında tik-tak sesleri eşliğinde “saat oda”sında
müzik dinleyerek çalışmayı seviyorum. Her gün bu odada 1,5 saat dinleniyorum.”
Yalnızca saatlerle mi
ilgileniyorsunuz? Koleksiyonunuz da saat dışında da parçalar var mı?
Son zamanlarda biraz da yönlendirme ile
lambalı radyo, gramafon çeşitleri, taş plak, 45'likler, 33'lükler, pikap ve
daktilolarla da ilgilendim ve koleksiyonuma ekledim. Son olarak 1961 yılında
Avusturya’dan getirtilmiş bir müzik kutusunu ekledim. Güzel tarafı ilk günki
gibi çalışıyor olması. Ayrıca henüz burada sergilemediğim gramafonlarım, fotoğraf
makinelerim de mevcut. Koleksiyonumun içinde yer alan daktilonun yapım tarihi
zannediyorum 1920'ler. Toplam 200 bin adet üretilmiş. Zaman zaman bununla
ilgili yarışmalar yapıldığında dakikada 200 vuruşa kadar çıkabilmişler. Klavye
düzeni başka P ile başlıyor. Bir diğer pikap 1949 İngiliz yapımı.
Örneğin bir hazine avukatının
çantasını koleksiyonuma ekledim. İçerisinde hazine avukatına ait 20 adet cep
ajandası var. Her biri ayrı bir anı. 1980’lerin başına kadar eski Türkçe ile
yazmış 80’lerden itibaren Türkçeye dönmüş. Ajandaların içerisinde harcamaları
var. Bu gibi anıları bulup çıkarmak beni
hem hüzünlendiriyor hem de mutlu ediyor.
Koleksiyonunuzu müzeye
dönüştürmeyi düşündünüz mü?
Aslında müzeye
dönüştürmek istiyorum ve o amaçlı
tutuyorum. Bu konuda Hacettepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Hamamönü’nde bir
bina tahsis ederek “Erol Ata Hacettepe
Saat Müzesi” açılması yönünde bir teklif getirdi. Yanı sıra Ankara Ticaret
Odası Başkanı da müze teklifinde bulundu. Tabi bu büyük iki ismin teklifte
bulunması benim açımdan gurur verici fakat bir takım şeylerin öncelik sırası
var. Ailemin de rızasını almak durumundayım. Şimdilik onlar koleksiyonumun
burada sergilenmesini istiyorlar.
Koleksiyonunuzla ilgili
ilerisi için ne gibi projeleriniz var?
Saat odamızı tüm saatlerimi ve
diğer parçaları alacak şekilde daha büyük bir odaya taşıyarak Ersa ile
bütünleşmesini istiyoruz..
Oğlumun da bir projesi var. O
da İstanbul'da Galata Kulesi ya da
İstiklal Caddesine yakın bir yerde Orhan Pamuk'un masumiyet müzesine benzer bir
saat müzesi açarak hem kafe hem de müze
olarak geniş kitlelerle buluşmayı hedefliyor.
Benim idealim ise Guinness
rekorlar kitabına girmek.
Koleksiyonerlik dışında
hobileriniz var mı?
Kaligrafiye biraz ilgim var.
Yeni alfabe ile tabak üzerine isimler yazıyorum. Örneğin her yıl sonunda
şirketimizde çalışan tüm personelin isim listesini bir tabağa sığdırıyorum. Bunu
bir gelenek haline getirdim. Yine buna benzer kaligrafi çalışmalarım var.
Saat Odası, Ankara Sincan 1.
Organize Sanayi Bölgesi'nde yer alan Ersa'nın merkez ofisinde mesai saatlerinde
ziyaret edilebiliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.