23 Aralık 2011 Cuma

Kuru: ‘Gerçek kavramının kayıp olduğu dönemdeyiz ’’

Araştırmacı-yazar Serdar Kuru, pek çok konunun derinlemesine araştırılmadığını şöyle anlatıyor:
“Son derece basit ve bilinen bir gerçek olarak kabul edilen meselelerde bile çeşitli kaynaklardan derinlemesine araştırma yaptığınız zaman aslında karşınızdakinin sahte bir tablo olduğunu anlıyorsunuz, aynen bir yağlıboya tablosunun üzerindeki resmin çeşitli kimyasallarla çıkartıldıktan sonra altından bambaşka bir resmin çıkması gibi.”
Kübra GÜNAY
Serdar Kuru,  1975 yılında İstanbul’ da doğdu. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Amerikan Kültür ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. 2003 yılında İnternet açık kaynak araştırmalarına dayanan yazılar yazmaya başladı. Ağırlıklı olarak istihbarat ve dış politika konularında yazan Serdar Kuru’nun  Top Secret Yazılar  ve Türkiye Dönüştürülürken adlı iki kitabı var. Kuru’nun makaleleri internette yüzlerce sitede yayınlandı, ayrıca Ortadoğu , Milli gazete, Zaman, Aydınlık, Tempo gibi ulusal yayın organlarında yer aldı. Kuru, aynı zamanda Geleneksel Japon Sanatı Daito Ryu Aikijujutsu eğitmeni. Kuru, 2007’den beri Ege Üniversitesi Rektörlüğü Dış ilişkiler ve Avrupa Birliği Şubesinde Erasmus Programı Uzmanlığı yapıyor.  
Serdar Kuru nasıl biridir?
Merak duygusunu kaybetmemeye çalışan, türlü negatifliğe rağmen gene de sonu iyi bitecek büyük bir ilahi senaryo olduğuna inanan, öğrenmek ve öğrendiklerini aktarmaktan çok büyük zevk alan ve en önemlisi dünyaya çöken karanlığın sebebi siyah perdeleri ortalığa seren ellerin ister istemez etrafa saçtıkları ve kimliklerini açık eden bilgi kırıntılarının koleksiyonunu tutmaya bayılan ve tüm bunları Allah’ın özel bir hikmetle kendisine verdiğini bilen biri.
Yazılarınızı yazmadan önce neler yaptınız, sizi yazmaya götüren süreç ne idi?
Boşluk, bir dönem yaşanan kimlik bunalımı, bildiklerinin ve öğrendiklerinin kendisini yazarak bunları paylaşmaya zorlaması, gördüğü kötü gidişatın engellenmesinde belki de yazdığı kırıntıların bir şekilde faydalı olur düşüncesi ve tabi yazdıklarının diğer insanlar üzerindeki etkisinin insana verdiği zevk.
Türkiye’de bildiğim kadarıyla ilk açık kaynağa dayalı yazarlık yapan kişisiniz. Bir dönem oldukça popüler olan yazılar yazdınız ve bunlar çeşitli gazete ve dergilerde de yer aldı. Genelde komplo teorisi olarak nitelendirilen yazılar yazıyordunuz, neden başka bir tür değil de bu tür yazılar yazmayı tercih ettiniz?
Özellikle komplo teorisi olarak yazmadım tabi ki, İnternetin kaynaklara ve arşivlere ulaşma hızını artırmasıyla pek çok konunun derinlemesine araştırılmadığını ve araştırıldığı zaman insanlara sunulan resimden çok daha farklı bir resmin ortaya çıktığını fark ettim. Son derece basit ve bilinen bir gerçek olarak kabul edilen meselelerde bile çeşitli kaynaklardan derinlemesine araştırma yaptığınız zaman aslında karşınızdakinin sahte bir tablo olduğunu anlıyorsunuz, aynen bir yağlıboya tablosunun üzerindeki resmin çeşitli kimyasallarla çıkartıldıktan sonra altından bambaşka bir resmin çıkması gibi. Bu tabi beni çok heyecanlandırdı ve bunları paylaşma isteği doğurdu, fakat insanlar olayların görünen yüzüne alışık olduğu için bunların altında bambaşka şeyler var dediğiniz zaman otomatik olarak isminiz komplo teoricisi oluyor. Yazdığınız şeylere kaynak gösterseniz bile gene de size takılan kılıftan kurtulamıyorsunuz.
Yazdıklarınız yüzünden başınız derde girdi mi, tepkilerden nasıl etkilendiniz?
Tabi yazılanlar kurulu düzene ve insanları ufak karıncalar gibi algılayan sisteme ters geldiği için çeşitli düşmanlıklar edindik. Bunlar sırasıyla yazılar yüzünden maskeleri ve oyunları açığa çıkan kişi ve kurumlar olabildiği gibi inandığı ve gerçek bildiği şeylerin ‘yalan’ olduğunu bilmek ve düşünmek istemeyenlerden gelen tepkilerde oluyordu. Anti-semitist değilim ve hiç olmadım ama araştırdığım konuların altında hep belli bir kesimden insanların varlığını bulmam benim suçum değildi, ben dünyada adı konulmamış bir kast sisteminden ve doğuştan seçilmişlerden bahsettim, bunu da çeşitli şekillerde ispatladım. Örnek olarak eğer bir kişinin ismi birbiriyle alakasız yerler ve zamanlarda hep karşınıza çıkıyorsa artık bunu ortaya koymak araştırmacının görevidir. Bunu kesinlikle o kişi ve kişilerin inançlarına karşı değil sadece yaptıkları eylemlere tavır olarak yapıyordum.
Yazmayı neden bıraktınız?
Yazıyı bırakmam aşamalı oldu, ama temel olarak artık yazdıklarımın fayda getirmediğine karar vermem, çeşitli kesimlerden gelen psikolojik baskının çok artması, maddi olarak yaşadığım çeşitli sıkıntıların yazı için gerekli kafa yapısını engellemeye başlaması ve en önemlisi uğruna mücadele verdiğim değerleri desteklediğini söyleyen insanların aslında tamamen bambaşka amaçları olduğunu anlamam ve son olarak benim kötü olarak gördüğüm sistemin belli bir hikmetle yaratıldığını hissetmem, kafamdaki bir şartel iniverdi ve yazı beni terk etti diyeyim.
Ülkemizin ve dünyamızın bugünkü durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ülkemiz ve dünyamız çok özel zamanlardan geçiyor, çok ağır ve zorlu bir imtihan dönemindeyiz. Psikolojik harp artık devletler arası boyuttan kişilerin günlük hayatına girdi, şuanda GERÇEK kavramının kayıp olduğu dönemlerdeyiz. İYİLERİN sustuğu ve KÖTÜLERİN gemi azıya aldığı, ŞEYTANIN kazandım diye bağırdığı bir dönemdeyiz, ama her zerre Allah’ın kontrolündedir perde her an inebilir ve yepyeni bir dekorlu sahneyle karşılaşabiliriz.
Geleceğe dair öngörüleriniz nelerdir? Sizce her şeye rağmen insanlık kendini kurtarabilecek midir? Yolları nelerdir?
Kahin değilim, ama inançlı biri olarak ‘’Allah kafirler istemese bile Nurunu tamamlayacaktır’’ sözüne inanıyorum. Geleceğe dair öngörüler için önce elimizde GERÇEK bilgilerin olması lazım ki şu an bu son derece karanlık derinliklerde gizlenmiş durumda, insanlık kendini kurtaramaz fakat insanlık denilen güruh içinde kalmış oldukça az sayıda İNSAN için ümitliyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.