18 Aralık 2011 Pazar

VASİLEV: TÜRKİYE’DE ÖZGÜRLÜĞÜ BULDUM

Süheyla ÖZCAN                    
Yaşadığı birçok olumsuzluğa rağmen Türkiye’den kopamayan Bulgar müzisyen Kiril Vasilev “Domates kesinlikle bu ülkede kalmam için yeter” diyor.

Müzisyen olmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
Bu bir karar ya da seçim değildi, müzik benim hayatımdı. 14 yaşında Bulgaristan’da müzik okuluna başladım. Zaten o zamana kadar da birçok enstrümanı çalmayı öğrenmiştim. Özellikle piyanoyu çok küçük yaşta öğrendim babam sayesinde. Ama o yaşlarda henüz bir şey hissetmeden çalıyordum, ne yaptığımın farkında değildim. Sadece piyano çalıyordum bir anlamı yoktu...
Peki, müzik okulundan sonra neler yaptınız?
O okulu bitiremedim. 1999 yılında Lozan Müzik Okulu’na başladım ve 2002’de Lozan Orkestrası’nda çalmaya başladım. Lozan’dan diplomamı aldım ve şu an dünyanın en iyi operası olan Opern Hause Zürich’te 7 yıl çalıştım, 2009 yılında da oradan ayrılıp Türkiye’ye geldim.
Dünyanın en iyi operasında çalışmayı bırakıp Türkiye’ye gelmeniz için çok geçerli bir nedeniniz olmalı!?
Birçok neden vardı; çok fazla çalışıyordum, bu yüzden sırt ve bel ağrılarım başladı, eşimle de sorunlar yaşadım. İş yoğunluğum yüzünden artık her şeyden bunalmıştım. Kaçmak, özgür olmak istedim
Eşiniz?
Boşandık
Türkiye’ye geldiğinizde istediğiniz özgürlüğü elde ettiniz mi?
Kesinlikle evet. Buraya geleli bir yıl oldu daha, ama o kadar özel bir ülkeniz var ki aradığım huzuru kısa zamanda buldum. Birçok ülke gezdim konserler için. Bunların içinde aynı Türkiye gibi müslüman ülkeler de vardı, ama Türkiye hepsinden farklı bir ülke.
Nasıl farklılıklar bunlar?
İyi yönü de var kötü yönü de. Hava ve yemek konusunda çok mükemmel bir ülke, yemekleriniz oldukça zengin. Ancak insanlarınız çok farklı hem müslüman bir kesim var hem de batıya özenen Avrupai tarzda yaşamaya çalışan bir kesim var ve ülkeniz ikisine de özgürlük tanıyor bu nedenle diğer müslüman ülkelerden farklısınız.
Sizce bu farklılık Türkiye’nin yararına mı?
Buna kesin bir şey diyemem; hem yararına hem zararına. Özgürlükçü bir ülke olması iyi ancak, özenti bir toplum da hiçbir zaman gerçek bir toplum olamaz.
Özentilikten kastınız ne, bir örnek verebilir misiniz?
Tabi en basiti alkol ve seks. Bunlar Avrupa’da çok doğal şeyler, ben Türkiye’de de bunu gördüm. Bir kesim gizli yapıyor bir kesim çok açık. İçkide zaten rahatlıkla tüketiliyor ama müslüman bir ülkedesiniz işte bu özentiliktir bence. Bir de herkesin giyim tarzı çok farklı gerçekten değişik insanlarınız var.
Memnun musunuz bu değişik insanlarla birlikte yaşamaktan?
Bu ülkede yabancı olduğum için çok zorluklar yaşıyorum insanlarla iletişim kurarken ama çok sıcaklar gerçekten, bu yüzden seviyorum Türkiye’yi.
Peki, Türkiye’deki müzik hayatınız nasıl?
Maalesef yabancı olmamın verdiği birçok zorluk var. Sadece iyi bir müzisyen olmanız yetmiyor burada. Bir de bu ülkenin vatandaşı olmanız gerekiyor. Size hep bir yabancı gözüyle bakıyorlar bunu maaşınıza da yansıtıyorlar (gülüşmeler). Eğer yabancıysanız arkadaşlarınız bir porsiyon yemek yiyorsa siz yarım porsiyon yersiniz çünkü o kadar paranız vardır işte durum bu. Bu arada 100 kilodan 78 kiloya düştüm.
Ciddi misiniz?!
Evet, nasıl zor şartlarda yaşıyorum anlayın işte (gülüşmeler).
Bu durumdan rahatsız değil gibisiniz, hiç buradan gitmek istediğinizi söylemediniz?
İstesem daha iyi şartlarla yaşayabilirim. Mesela şu an Almanya’da maddi yönden çok iyi bir hayatım olabilir, ama her şey para değildir. Türkiye’de gördüğüm bazı şeyleri başka ülkelerde göremem. Mesela Mevlana bu ülkenin kesinlikle en büyük zenginliğidir. Bunlar parayla satın alınamaz, ne kadar zorluk olsa da bu ülkeyi seviyorum, burada olmaktan mutluyum.
Yaşadığınız başka zorluklar var mı?
Olmaz mı! (gülüşmeler) Hala sistemleşemeyen şeyler var. Mesela doktora gideceğim, bu operada çalışanların özel sağlık kartı var o kartla muayene olmak istiyorum, ama bana “sen yabancısın kullanamazsın” diyorlar. “Tamam” diyorum mecbur. Sonra tekrar gidiyorum, kartı kullanabilirsin diyorlar, şaşkınlıkla karşılıyorum ama bu çok sürmüyor. Çünkü bir daha ki muayenede bana bu kartı kullanamazsın diyorlar resmen oyun oynuyorlar! Ama hayat bu işte...
Türkçeyi de bilmiyorsunuz, hayat daha da zorlaşmıyor mu sizin için?
Evet, maalesef, öğrenmeyi istiyorum ama gerçekten zor bir diliniz var.
Sizi Türkiye’ye bağlayan başka şeylerde var mı?
Size ilginç gelebilir ama domates kesinlikle bu ülkede kalmam için yeter ve bir de kadın (gülüşmeler)… Her gün yaşadığım güzel şeyler de buna dahil tabi.
Bu güzel anıların birini paylaşır mısınız bizimle?
Çok şey var şimdi aklıma gelmiyor ama mesela bugün sizinle konuşuyorum, bu o güzelliklerden biri.
Umarım bundan sonra daha güzel günler geçirirsiniz Kiril Bey, ayrıca bu keyifli sohbet için de teşekkür ederim.
Rica ederim ben de teşekkür ederim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.