Güner GÜMÜŞAY - KEKOVA
Antik çağın yaşandığı coğrafya buraları. Tepelerdeki kral mezarları
taşlara oyulmuş.
Aslında çağının derebeyleri ve ileri gelenlerinin mezarları buralar.
Ve sahile doğru sulara gömülmüş lahitler. Tanrıların
gazabına uğramış ve denize batmış Dolkisthe kenti. Likyalılar öyle diyormuş. Buralarda
batık şehir diyorlar; Kekova adasının sahilinde çoğu sulara gömülmüş bu şehre.
Zaman durmuş burada kral mezarları, tapınaklar ve sulara
gömülmüş mekanlar evler, öylece donmuş kalmış hala o anı yaşar gibi.
Günümüzle hiç ilgisi yokmuş kendi zamanında yaşarmış gibi; umarsızca
ve tüm heybetiyle karşılar sizi antik çağa ait bu kalıntılar.
Sahilde Kale Üçağız köyü onun üstünde Trimusa ve Kapaklı. El
değmemiştir buralara; daha doğrusu el değdirilmemiştir.
Keçiler, seralar, yörükler ve deniz. Dingin duru beyaz
çakıllı sahilde sıralanmış pansiyonlar ve bağlanmış motorlar.
Akdenizin en batısıdır buraları, Akdenizin suları henüz
serin Ege sularıyla halvet olmamıştır.
Ve yağız Türkmenlerin diyarıdır buralar. İtalyanlara kaptırılmamıştır
Kekova Adası . İtalyanlardan kurtarılmıştır ama devletten kurtarılamamıştır
Kekova. Sit alanıdır ve izne tabidir
akvaryumunda dalmak. Olsun yine de kim der ki; Antik Likya uygarlığının beşiğidir
buralar. Değildir buram buram anadolu buram buram Türkmen kokar .
Ve insanımız; Akdeniz güneşinin derisini kavrukladığı, poyrazının
saçlarını ağarttığı ve tuzlu suyunun, kerpiç kerpiç ellerini çatlattığı. Zamanın
yüzüne nakşettiği kırışıklıkların, her biri bir acı ve başka bir elemin
işareti.
Avurtları çökük, elmacık kemikleri çıkık, gözleri keskin, ayakları
çıplak ve çok az duyan kulaklarıyla balıkçı Hasan. Motorunun dümeninde ufku
tararken; kanatlanıp uçuverecekmiş
gibi denizin üzerine.
"Pek
duymeyon gari"
Niçin?
Süngere daldıydım. Vurgun yemişim, gerisini hatırlamam,
çekmişler yukarı. Ağzımdan, burnumda naha şu kulaklarımdan ganlar geliverdiydi
de Rabbime şükrediyon gene de bununla
kurtardık.
Dalar mısın yine?
Yaa … bek evvelleri dalıverirdim,
vurgundan sonra dalmadım. Zati zor gurttardık canımızı hastanelerde yattım. Gulakları
verdik süngere gideyazmışız öbür tarafa ama rabbim işte gurtuluverdim.
Ne zamandır ekmeğini
denizden çıkartırsın?
-Gendimi bildin bileli uğraşıp duruverin işte. Önce
gençlikte süngere dalıverirdim vurgun yiyesiye. Yaşlandık şimdi sabah erken
balığa varırım sonra da olursa motorla adam gezdiririm. Batık kente götürürüm. Akvaryuma
varırım dalış yapcekleri bırakır, beklerim denizde onları.
Çocuklar var mı ne
yapar onlar?
Demincik yanımızdan geçen” Yörük Efe” teknesi benim büyük
oğlanın. Demre ‘den Kaş’a turist gezdirip duru.
Gızlar gocada zati.Güccük oğlan eskerden yeni geldi.E verecez
bahara.
Yanında mı oturur
oğlanlar?
Nerde? Bizim buralara ata topraklarına çivi mi çaktırır
devlet? Evimiz var atadan galma göçüp gider, seyrederiz. Tamiratı bilem mümkün
değil; bir sürü evrak izin ister devlet. Eeee bizim buralarda evi olmayana
varmaz gızlar. Bizde mecbur Demre’den bir ev alcez oğlana. Gara gara düşünüp
durun.
Sahilde restore
edilmiş bazı evler var?
E gayri cemaatci, tarikatci oluverdin miydi her şey
tamamdır. Sen İngiliz oluve, Alman gavuru ol herşey tamam. Garez bizedir; bizi
bi govuverseler buralardan hepiciği raat etcek herhal. Amma rüyalarında görür
hepiciği.
Hasan Abi öyle dersin
de bak kaya mezarının üstüne adam ne güzel konduruvermiş malikaneyi.
Haa
orada Rahmi Koç oturur. Galcağında yatıyla gelir demir atar, motorla sahile
çıkartırlar.Yanında hep ecnebi misafirleri olur. Ecnebileri, kımetli
misafirlerini burada ağırlar.
"Yasak garibe, sorgu sual garibe"
Oralar da SİT alanı,
koruma alanı değil mi?
Onlara sorgu sual yasak olur mu hiç? Yasak garibe, sorgu
sual garibe. Ben bırak böyle sarayı, evin arkasına sera yapem dedim jandarma
tutanak tuttu. Yapamadım. Göya sera deyip naylonla örtüp altında “kazı”
yapıyormuşuz.
Evi onlar yapiveri, tariihi eserleri onlar toplar. En büyük
asar definecisi (kaya mezarı) bunlar emme devlet benim başımı bekler. Hem
onlara goca goca üniversite hocaları yardım ediverirmiş. Şunlar şunlar vardır
buralarda diye bir bir tarif ederlermiş.
Nasıl hocalar?
Defineciler, kazıcılar.
Hocanın definecisi
kazıcısı mı olur? Arkeolog demek istedin herhalde.
Hah ondan işte gayri.
“Bu
topraklar üstümüze geliyo gayri”
Olabilir ülkemizin en
büyük koleksiyonerlerindendir Koç’lar
Ben bilmem. Onlar herşeyin yerini bilip doplarlar. Emme bana
ev yasak sera yasak, keçiler ormana yasak. Ev alırız yabanlardan, davarlarımızı
satarız elden çıkartırız. Galdı elimizde bir deniz… Geçim zor.
Nasıl düzelir bunlar?
Nasılı yok, düzelmez şu saatten sonra. Bu topraklarda bizi
istemiyolar herhal. Kimse buraların yüzüne bakmazdı sünger çıkarttığımız
zamanlar. Değeri gıymeti harbisi yoktu. Yerlilerin elinden çıkınca düzelir
hepsi. Herkesin derdi biz yerlilerle.
Çok dertlisin Hasan
abi
Bak candarma geldiğinde serama dutanak duttuğunda, dedim ki;
Güneydoğuda olsam dağa çıksam gaçakcılık yapsam gıymetli olurum. Aha şurada ata
topraklarımda ekmeğimim peşindeyim, her şey yasak. O zaman devlet bana ayda 500
lira maaş versin heç bişeycik istemem dedim.
Maaş mı bağlasınlar?
Nerde, gızgınlığımdan zati uzman çavuş da güldü halime. Emir
dedi, devlet dedi. Devlete boynumuz gıldan ince emme bıçak gemiğe dayandı. Bu
topraklar üstümüze geliyo gayri…
Anadolu toprakları; medeniyetler kurulmuş buralarda refahın
zirvesine çıkılmış taa antik çağlarda bile. Ama günümüzde durum vahim. Bizde mi
iş yok, bizi yönetenlerde mi ,yoksa top yekun basiretimiz mi bağlandı.
Dünyaya hükmeden bu coğrafyada dünya bize hükmetmeye
başladı. İnsanım ne yapsın. Suç bu toprakları işleyemeyenlerde, kendine getiremeyenlerde
.
Göz dikilmiş bu topraklar tarihten bu yana hep savunulması
gereken korunması gereken güzide yerler olmuştur. Kah bir kadın uğruna, kah
vatan mukaddesat uğruna ,kah emperyal amaçlar uğruna çok kanlar dökülmüş
vatanımda.
Ama artık savaşlarda post modern oldu. Galiba
topraklarımızın gerçek sahipleri savaşmadan kan akıtmadan kaybetmekte ata
yadigarlarını.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.