6 Aralık 2013 Cuma

Siz Hiç Vurgun Yediniz mi?

Güner GÜMÜŞAY - KEKOVA  
                                                                 
Antik çağın yaşandığı coğrafya buraları. Tepelerdeki kral mezarları taşlara oyulmuş.
Aslında çağının derebeyleri  ve ileri gelenlerinin mezarları buralar.
Ve sahile doğru sulara gömülmüş lahitler. Tanrıların gazabına uğramış ve denize batmış Dolkisthe kenti. Likyalılar öyle diyormuş. Buralarda batık şehir diyorlar; Kekova adasının sahilinde çoğu sulara gömülmüş bu şehre.

Zaman durmuş burada kral mezarları, tapınaklar ve sulara gömülmüş mekanlar evler, öylece donmuş kalmış hala o anı yaşar gibi.
Günümüzle hiç ilgisi yokmuş kendi zamanında yaşarmış gibi; umarsızca ve tüm heybetiyle karşılar sizi antik çağa ait bu kalıntılar.
Sahilde Kale Üçağız köyü onun üstünde Trimusa ve Kapaklı. El değmemiştir buralara; daha doğrusu el değdirilmemiştir.
Keçiler, seralar, yörükler ve deniz. Dingin duru beyaz çakıllı sahilde sıralanmış pansiyonlar ve bağlanmış motorlar.

Akdenizin en batısıdır buraları, Akdenizin suları henüz serin Ege sularıyla halvet olmamıştır.
Ve yağız Türkmenlerin diyarıdır buralar. İtalyanlara kaptırılmamıştır Kekova Adası . İtalyanlardan kurtarılmıştır ama devletten kurtarılamamıştır Kekova. Sit alanıdır  ve izne tabidir akvaryumunda dalmak. Olsun yine de kim der ki; Antik Likya uygarlığının beşiğidir buralar. Değildir buram buram anadolu buram buram Türkmen kokar .

Ve insanımız; Akdeniz güneşinin derisini kavrukladığı, poyrazının saçlarını ağarttığı ve tuzlu suyunun, kerpiç kerpiç ellerini çatlattığı. Zamanın yüzüne nakşettiği kırışıklıkların, her biri bir acı ve başka bir elemin işareti.

Avurtları çökük, elmacık kemikleri çıkık, gözleri keskin, ayakları çıplak ve çok az duyan kulaklarıyla balıkçı Hasan. Motorunun dümeninde ufku tararken; kanatlanıp uçuverecekmiş  gibi  denizin üzerine.


"Pek duymeyon gari"
Niçin?
Süngere daldıydım. Vurgun yemişim, gerisini hatırlamam, çekmişler yukarı. Ağzımdan, burnumda naha şu kulaklarımdan ganlar geliverdiydi de Rabbime  şükrediyon gene de bununla kurtardık.
Dalar mısın yine?
Yaa … bek evvelleri  dalıverirdim, vurgundan sonra dalmadım. Zati zor gurttardık canımızı hastanelerde yattım. Gulakları verdik süngere gideyazmışız öbür tarafa ama rabbim işte gurtuluverdim.
Ne zamandır ekmeğini denizden çıkartırsın?
-Gendimi bildin bileli uğraşıp duruverin işte. Önce gençlikte süngere dalıverirdim vurgun yiyesiye. Yaşlandık şimdi sabah erken balığa varırım sonra da olursa motorla adam gezdiririm. Batık kente götürürüm. Akvaryuma varırım dalış yapcekleri bırakır, beklerim denizde onları.
Çocuklar var mı ne yapar onlar?
Demincik yanımızdan geçen” Yörük Efe” teknesi benim büyük oğlanın. Demre ‘den Kaş’a turist gezdirip duru.
Gızlar gocada zati.Güccük oğlan eskerden yeni geldi.E verecez bahara.
Yanında mı oturur oğlanlar?
Nerde? Bizim buralara ata topraklarına çivi mi çaktırır devlet? Evimiz var atadan galma göçüp gider, seyrederiz. Tamiratı bilem mümkün değil; bir sürü evrak izin ister devlet. Eeee bizim buralarda evi olmayana varmaz gızlar. Bizde mecbur Demre’den bir ev alcez oğlana. Gara gara düşünüp durun.
Sahilde restore edilmiş bazı evler var?
E gayri cemaatci, tarikatci oluverdin miydi her şey tamamdır. Sen İngiliz oluve, Alman gavuru ol herşey tamam. Garez bizedir; bizi bi govuverseler buralardan hepiciği raat etcek herhal. Amma rüyalarında görür hepiciği.
Hasan Abi öyle dersin de bak kaya mezarının üstüne adam ne güzel konduruvermiş malikaneyi.
Haa orada Rahmi Koç oturur. Galcağında yatıyla gelir demir atar, motorla sahile çıkartırlar.Yanında hep ecnebi misafirleri olur. Ecnebileri, kımetli misafirlerini burada ağırlar.


"Yasak garibe, sorgu sual garibe"
Oralar da SİT alanı, koruma alanı değil mi?
Onlara sorgu sual yasak olur mu hiç? Yasak garibe, sorgu sual garibe. Ben bırak böyle sarayı, evin arkasına sera yapem dedim jandarma tutanak tuttu. Yapamadım. Göya sera deyip naylonla örtüp altında “kazı” yapıyormuşuz.
Evi onlar yapiveri, tariihi eserleri onlar toplar. En büyük asar definecisi (kaya mezarı) bunlar emme devlet benim başımı bekler. Hem onlara goca goca üniversite hocaları yardım ediverirmiş. Şunlar şunlar vardır buralarda diye bir bir tarif ederlermiş.
Nasıl hocalar?
Defineciler, kazıcılar.
Hocanın definecisi kazıcısı mı olur? Arkeolog demek istedin herhalde.
Hah ondan işte gayri.


“Bu topraklar üstümüze geliyo gayri”
Olabilir ülkemizin en büyük koleksiyonerlerindendir Koç’lar
Ben bilmem. Onlar herşeyin yerini bilip doplarlar. Emme bana ev yasak sera yasak, keçiler ormana yasak. Ev alırız yabanlardan, davarlarımızı satarız elden çıkartırız. Galdı elimizde bir deniz… Geçim zor.
Nasıl düzelir bunlar?
Nasılı yok, düzelmez şu saatten sonra. Bu topraklarda bizi istemiyolar herhal. Kimse buraların yüzüne bakmazdı sünger çıkarttığımız zamanlar. Değeri gıymeti harbisi yoktu. Yerlilerin elinden çıkınca düzelir hepsi. Herkesin derdi biz yerlilerle.
Çok dertlisin Hasan abi
Bak candarma geldiğinde serama dutanak duttuğunda, dedim ki; Güneydoğuda olsam dağa çıksam gaçakcılık yapsam gıymetli olurum. Aha şurada ata topraklarımda ekmeğimim peşindeyim, her şey yasak. O zaman devlet bana ayda 500 lira maaş versin heç bişeycik istemem dedim.
Maaş mı bağlasınlar?
Nerde, gızgınlığımdan zati uzman çavuş da güldü halime. Emir dedi, devlet dedi. Devlete boynumuz gıldan ince emme bıçak gemiğe dayandı. Bu topraklar üstümüze geliyo gayri…
Anadolu toprakları; medeniyetler kurulmuş buralarda refahın zirvesine çıkılmış taa antik çağlarda bile. Ama günümüzde durum vahim. Bizde mi iş yok, bizi yönetenlerde mi ,yoksa top yekun basiretimiz mi bağlandı.
Dünyaya hükmeden bu coğrafyada dünya bize hükmetmeye başladı. İnsanım ne yapsın. Suç bu toprakları işleyemeyenlerde, kendine getiremeyenlerde .
Göz dikilmiş bu topraklar tarihten bu yana hep savunulması gereken korunması gereken güzide yerler olmuştur. Kah bir kadın uğruna, kah vatan mukaddesat uğruna ,kah emperyal amaçlar uğruna çok kanlar dökülmüş vatanımda.
Ama artık savaşlarda post modern oldu. Galiba topraklarımızın gerçek sahipleri savaşmadan kan akıtmadan kaybetmekte ata yadigarlarını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.